Erhan Arslan yazdı: Telafisi Olmayan Yanlış – Faiz Gerçeği
GHA Ekonomi Servisi Müdürü
Ekonomi, bilimle sezginin, matematikle toplumsal davranışların iç içe geçtiği bir alandır. Burada yapılan her tercih; sadece rakamları değil, insanların günlük yaşamlarını, beklentilerini ve hatta umutlarını etkiler. Bu yüzden ekonomik kararlar sadece teknik değil, aynı zamanda insani boyutlarıyla da değerlendirilmelidir. Bugün Türkiye’nin yaşadığı ekonomik türbülansın temelinde, faize ilişkin yanlış bir stratejinin uzun yıllar ısrarla uygulanması yatıyor.
“Faizi yanlış tespit ettiğiniz zaman, ekonomide ortaya çıkacak çöküntüyü sonradan doğru tespit etseniz de düzeltemiyorsunuz.” Bu, yalnızca bir eleştiri değil; yaşanmışlıkların ve sonuçlarının damıttığı acı bir gerçektir.
Faiz: Ekonominin Denge Unsuru
Faiz oranı, sadece merkez bankalarının ilan ettiği bir gösterge değildir. O, ekonominin nabzını tutan bir ölçüdür. Tüketici kredilerinden yatırımlara, döviz talebinden tasarruf eğilimlerine kadar her şeyi etkiler. Bu yüzden faizi gerçek piyasa koşullarına göre belirlemek gerekir. Ekonomik gerçekliklerden kopmuş bir faiz politikası, uzun vadede ekonomiyi savunmasız hale getirir.
Türkiye uzun süre “düşük faiz-yüksek büyüme” mottosuyla hareket etti. Ancak bu politikanın kısa vadede cazip gibi görünmesine karşın, enflasyonu körüklediği ve döviz üzerindeki baskıyı artırdığı zamanla daha net görüldü. Bugün geldiğimiz noktada faiz oranları yeniden yükseltilse de, enflasyon hâlâ çift hanelerde seyrediyor, halk alım gücünü yitirmiş durumda, piyasada belirsizlik hakim.
Zamanında Doğru Karar Almak
Ekonomide bazen doğru karar almak yetmez. O kararın zamanında alınması gerekir. Çünkü ekonomik süreçler gecikmeyi tolere etmez. Yanlış faiz politikası uzun vadede enflasyonu tetikler, tasarrufları caydırır, yatırımları eritir. Oysa zamanında yapılmış bir faiz artışı, geç gelen büyük artışlardan daha az hasarla ekonomiyi rayında tutabilirdi.
Yani mesele sadece ‘doğru’yu bulmak değil; ‘doğru zaman’da bulmaktır. Bugün ekonomiyi yöneten kurumlar doğruya dönmüş olabilir, ama geç kalınan bu dönüş, vatandaşa hayat pahalılığı, işsizlik ve güvensizlik olarak geri döndü.
Güvenin Ekonomideki Yeri
Ekonomik kararların belki de en görünmeyen ama en etkili sonucu “güven”dir. Yabancı yatırımcı için de yerli girişimci için de en değerli şey öngörülebilirliktir. Bugün birçok iş insanı yatırım kararını erteliyor, küçük işletmeler kepenk kapatıyor, vatandaş ise en temel ihtiyaçlarını bile kısmak zorunda kalıyor.
Güvenin tesisi için sadece para politikalarında değil, siyasi söylemlerde, hukuk sisteminde ve kurumsal yapıda da istikrar şart. Bu noktada ekonomi yönetiminin sadece teknik değil, iletişimsel açıdan da güçlü olması gerekir.
Nereye Gidiyoruz?
Bugün yüksek faizle birlikte sıkı para politikası uygulanıyor. Bu, enflasyonu kontrol altına alma açısından olumlu bir adım gibi görünse de, ekonomik aktörler üzerinde baskı oluşturuyor. Krediye erişim zorlaştı, işletmelerin finansman maliyetleri yükseldi, bireyler için borçlanmak neredeyse lüks hale geldi. Bu durum kısa vadede durgunluk, orta vadede ise kontrollü iyileşme sağlayabilir. Ancak kalıcı iyileşmenin yolu, yapısal reformlardan geçiyor.
Eğitimde, hukukta, üretimde ve verimlilikte reformlar yapılmadan sadece para politikasıyla çözüm aramak, pansumanla hastalığı iyileştirmeye benzer.
Son Söz
Bugün ekonomi yönetimi daha rasyonel adımlar atsa da, geçmişte yapılan hataların faturasını halk ödemeye devam ediyor. Ekonominin temelinde güven, şeffaflık ve zamanında alınmış doğru kararlar vardır. Faizi yanlış tespit ettiğinizde, ortaya çıkan çöküntüyü sonradan anlamanız, ne yazık ki hayatları eski haline döndürmeye yetmez.
Zamanında yapılmayan her doğru, aslında yeni bir yanlıştır.