GHA – Güncel Haber Ajansı
✍ Erhan Arslan / GHA Ekonomi Servisi Müdürü
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan geçen son ÖTV düzenlemesi, yalnızca teknik bir güncelleme gibi sunulsa da, arka planında mali disiplinle sosyal denge arasında sıkışmış bir devletin yüzünü görmemizi sağlıyor.
Vergi sisteminde yapılan her değişiklik, kamu gelirlerine katkı sağlamanın ötesinde devletin vatandaşla kurduğu ilişkinin niteliğini ortaya koyar. Bu kez ortaya konan tablo, vatandaşın sırtına bindirilen yükün büyüklüğünden çok, bu yükün gerekçesizliğini ve ani baskısını gündeme taşıyor.
Arazi Araçlarına Vergi: Lüks mü, Günlük İhtiyaç mı?
Yeni düzenlemeyle arazi taşıtlarına uygulanan ÖTV oranı %4’ten %50’ye çıkarıldı.
Bu değişiklik, yalnızca lüks SUV’ları değil; kırsalda, köy yollarında ya da zor coğrafyalarda yaşamını sürdüren vatandaşların tercih ettiği arazi tipi araçları da doğrudan etkiliyor.
Yani mesele sadece kentte lüks yaşayan zümre değil. Devlet, vergi uygularken lüks olanla zaruri olanı ayırmakla yükümlüdür.
Bir yandan “kırsalda tarım desteklenecek” diyen politika belgeleri hazırlanırken, diğer yandan kırsalın kullandığı araca %50 vergi yükü getirmek, devletin kendi içinde çelişmesidir.
Elektrikli Araçta Fren: Karbon Sıfır Mı, Gelir Maksimum Mu?
Daha büyük bir çelişki ise elektrikli araçlar konusunda yaşanıyor.
Düzenlemeye göre motor silindir hacmine ve elektrik motor gücüne göre uygulanan ÖTV’nin alt sınırı %45’ten %80’e çıkarıldı.
Yani, “çevreci olun”, “elektrikli araca geçin” diyen devlet; bu tercihi yapan vatandaşı artık daha ağır vergiyle karşılıyor.
Bu, yalnızca çevre politikalarına değil, yerli üretim stratejisine de zarar verecek bir adım. Togg’un yaygınlaşması, elektrikli otomobillerin orta gelir grubuna ulaşması, kamu alımlarının bu alana kaydırılması gibi hedefler konuşulurken; alınan bu karar, kendi kendini sabote eden bir yaklaşım değil midir?
Devletin Hızlı Vergi Refleksi: Kriz Yönetimi Mi, Gelir Panikliği Mi?
Yeni vergi düzenlemelerinin bu kadar sık ve ani şekilde gelmesi, ekonomideki yapısal sorunlara kalıcı çözümler üretilemediğinin bir işareti olarak okunmalı.
ÖTV, dolaylı bir vergidir. Yani zengin-fakir ayrımı yapmadan, her tüketiciden eşit alınır gibi görünse de, gelir düzeyi düşük olanlar üzerinde daha büyük yük oluşturur.
Örneğin bir elektrikli araç almak isteyen biri, bu artış sonrası alım kararını erteleyecek. Erteledikçe çevre kirlenmeye devam edecek. Öte yandan devlet kısa vadeli vergi gelirine kavuşacak ama ekonomik canlanma, çevre hedefleri ve yerli üretim teşviki sekteye uğrayacak.
Bu durumda sorulması gereken soru şu: Devlet kısa vadeli vergi gelirini mi, yoksa uzun vadeli ekonomik istikrarı mı tercih ediyor?
Piyasa Tepkili, Tüketici Tedirgin, Devlet Sessiz
Otomotiv sektörü temsilcileri artışı “yıkıcı” olarak nitelendiriyor.
İthal araçlara yönelik vergi artışı anlaşılabilir; ancak yerli üretimi ve dönüşümü desteklemek gerekirken, verginin bu alana da yayılması, yatırım ve üretim cephesinde moral bozukluğuna neden oldu.
Tüketici ise bir kez daha belirsizlikle karşı karşıya. Bugün araba almak isteyen, yarın verginin ne olacağını öngöremiyor.
Bu durum, tüketim davranışlarını daraltırken devletin ekonomik güvenilirliği açısından da soru işaretleri doğuruyor.
Son Söz: Vergi Devletin Hakkıdır, Ama Adaletle Alınmalı
Her devlet vergi toplar. Ama verginin meşruiyeti, ne kadar alındığından çok nasıl ve kimden alındığıyla ilgilidir.
Kapsayıcı olmayan, stratejiden yoksun, plansız yapılan vergi artışları, ekonominin zayıf halkasını daha da zayıflatır.
Vergi politikasının temel amacı; hem kamu gelirini sağlamak hem de toplumda adaleti ve dengeyi gözetmek olmalıdır.
ÖTV gibi tüketim vergileri, bu hassas çizginin en keskin örneğidir. Bugün çizilen tablo ise bu çizginin ciddi şekilde aşıldığını gösteriyor.
Erhan Arslan
GHA – Güncel Haber Ajansı
Ekonomi Servisi Müdürü