Erhan Arslan – Ekonomi Servisi Müdürü
Her kalkınma hikâyesi bir krizle başlar. Bir uyanış, bir zorunluluk ya da bir eşik noktası…
Türkiye’nin bugünkü eşiği; yalnızca ekonomik krizler, enflasyon veya dış borçlarla sınırlı değil. Bugünkü eşik, iklim krizinin pençesinde geleceğini yeniden tanımlamak zorunda kalan bir ülkenin yol ayrımıdır.
İşte bu yol ayrımında kritik bir adım daha atılıyor:
SoGreen – Sosyal Kapsayıcı Yeşil Geçiş Programı.
İlk bakışta, bir kamu destek programı gibi görünebilir. Mikro ve küçük işletmelere %75, kooperatiflere ve birliklere %90’a varan oranlarda, 2 milyon TL’ye kadar hibe sağlıyor. Ancak asıl mesele bu desteğin büyüklüğü değil, verildiği zemindir.
Çünkü artık mesele sadece ne kadar ürettiğimiz değil, nasıl ürettiğimizdir.
Kalkınmanın Rengi Artık Yeşil
20. yüzyılın kalkınma modeli karbonla yazıldı: Betonla, mazotla, dumanla…
21. yüzyılın modeli ise yenilenebilir enerjiyle, döngüsel üretimle, çevresel duyarlılıkla yazılıyor. Ve bu yeni dönemin adı artık netleşti:
Yeşil Ekonomi.
Avrupa Yeşil Mutabakatı, ESG standartları, karbon ayak izine dayalı gümrük vergileri ve sürdürülebilirlik temelli finansman sistemleri artık küresel ticaretin yeni kuralları.
Türkiye, bu yeni düzenin dışında kalamaz. Kalırsa sadece ihracat pazarını değil, kendi geleceğini de kaybeder.
SoGreen, işte bu geleceği kurtarmaya dair atılmış bir stratejik adımdır.
Anadolu’nun Sessiz Devrimi: KOBİ’lerle Başlayan Dönüşüm
Bugün Türkiye ekonomisinin yüzde 99’u KOBİ’lerden oluşuyor. Ama çevre yatırımlarında bu oranın görünürlüğü neredeyse sıfıra yakın. Çünkü çevresel dönüşüm, yıllarca büyük sermaye sahiplerinin işi olarak görüldü.
SoGreen bunu değiştirmeyi amaçlıyor. Kadın kooperatiflerinden tekstil atölyelerine, marangoz ustalarından yerel üretim çiftliklerine kadar her işletmeye şu mesaj veriliyor:
“Dönüşmek senin de hakkın. Sadece holdingler değil, sen de yeşil üretici olabilirsin.”
Bu Türkiye için sadece bir ekonomik program değil, sosyal bir eşitleme hamlesidir. Çünkü dönüşüm, bir lüks değil; bir hak olarak sunuluyor.
Sadece Destek Değil, Dönüşüm Rehberi
Programın desteklediği başlıklar sıradan değil. Aksine son derece kapsamlı:
• İklim değişikliğinin azaltılması
• Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı
• Su ve deniz ekosistemlerinin korunması
• Biyoçeşitliliğin desteklenmesi
• Döngüsel ekonomi uygulamaları
• Karbon salımının düşürülmesi
• Atık yönetimi ve geri kazanım
SoGreen sadece “para veriyoruz” demiyor. Aynı zamanda “nasıl daha doğru üretim yapılacağını” gösteriyor.
Bu yönüyle klasik bir teşvik programı değil, rehberlik eden bir kalkınma politikasıdır.
Yerelden Yükselen Gelecek
Programın destek verdiği iller dikkat çekici: Erzincan, Tunceli, Karaman, Bitlis, Kırklareli, Zonguldak, Tokat, Amasya…
Bu liste, sadece ekonomik merkezleri değil, taşradaki üretim ekosistemlerini de kapsıyor. Çünkü kalkınma yalnızca metropollerde değil, Anadolu’nun atölyelerinde, bağlarında, fırınlarında başlar.
Ve o bağda, yerel bir kadın kooperatifinin güneşte kuruttuğu domatesler, Avrupa pazarına karbon ayak izi düşük bir ürün olarak satılabiliyorsa; işte orada gerçek kalkınma başlamıştır.
Peki Nereye Gidiyoruz?
Yeşil dönüşümün önündeki en büyük engel zihniyettir.
Bazıları bu süreci bir “yük”, “gereksiz bir maliyet”, “mevzuat dayatması” gibi görebilir. Oysa gerçek şu:
Yeşil dönüşüm, sadece çevre politikası değil; yeni ekonominin giriş bileti niteliğindedir.
Bu bileti almak istemeyen, o trene binemez.
Ve o tren, artık kaçırılacak bir tren değildir.
Sonuç: Türkiye’nin Yeni Hikâyesi Buradan Yazılacak
SoGreen, görünürde bir destek programı olabilir. Ama özünde; Türkiye’nin 21. yüzyıl kalkınma hikâyesinin başlangıç cümlesidir.
Bu hikâye, toprağına saygı duyan, üreticisini destekleyen, doğayla kavga etmeyen bir kalkınma modeliyle yazılabilir.
Eğer doğru anlatılır, doğru uygulanır ve KOBİ’lerin içine sinerse…
Türkiye sadece üreten değil; yeşil ve adil üreten bir ekonomiyle bölgesel lider olabilir.
Erhan Arslan – Ekonomi Servisi Müdürü
“Kalkınmak, sadece daha çok üretmek değil; doğru ve onurlu üretimle geleceğe yürümektir.”