Erhan Arslan | GHA Ekonomi Servisi Müdürü
19 Mart’ta İstanbul siyasetinde yaşanan büyük sarsıntının ardından, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) adeta bir “acil durum” refleksiyle döviz piyasasına müdahaleleri hız kazandı.
Ekonomistler, o tarihten bu yana yapılan döviz satışlarının 52 milyar doları aştığını ifade ediyor. Bu rakam, sadece büyüklüğüyle değil, yarattığı soru işaretleriyle de gündemi meşgul ediyor.
Özellikle Bloomberg Economics analisti ve aynı zamanda eski bir Merkez Bankası çalışanı olan Selva Baziki’nin analizleri, tabloyu daha da netleştiriyor: Türkiye, döviz kurundaki ani yükselişleri kontrol altında tutabilmek için rezervlerini hızla eritiyor. Ancak burada sorulması gereken kritik sorular var: Bu satışlar sürdürülebilir mi? Ve daha da önemlisi, ekonomi yönetimi uzun vadede nasıl bir yol haritası çizecek?
Döviz Satarak Zaman Kazanmak mı?
Görünen o ki Merkez Bankası, piyasayı yatıştırmak ve siyasi belirsizliklerin döviz kuruna yansımasını önlemek için ciddi bir rezerv fedakârlığı yapıyor. Fakat bu strateji, sadece kısa vadeli bir çözüm sunuyor. Sürekli döviz satışıyla kur baskılamak, bir süre sonra rezervlerin ciddi şekilde aşınmasına ve ülke risk priminin daha da artmasına yol açabilir.
Nitekim piyasalar, “sıcak para” akışının sürdürülebilir olmadığını, yapısal adımların atılmadığı her süreçte bu tarz müdahalelerin geçici etkiler yaratacağını gayet iyi biliyor.
Siyaset ve Ekonomi: Ayrı Dünyalar mı?
19 Mart sonrası yaşanan gelişmeler bize bir kez daha gösterdi ki, ekonomi ve siyaset birbirinden bağımsız değil. İçeride yaşanan her siyasi çalkantı, döviz kuru başta olmak üzere makroekonomik dengeleri sarsıyor. Bu nedenle döviz satışlarıyla sadece piyasaları sakinleştirmeye çalışmak, temel sorunları çözmeye yetmiyor. Asıl ihtiyaç, ekonomik reformlarla güven tesis etmek.
Sonuç
Merkez Bankası’nın elindeki cephane sınırsız değil. 52 milyar dolarlık satış rakamı, bize sadece mevcut durumun ciddiyetini değil, aynı zamanda “bu tempoyla devam edilirse” çok daha büyük bir rezerv erozyonunun kapıda olduğunu söylüyor.
Peki ne yapılmalı?
Öncelikle piyasalara güven verecek şeffaf bir para politikası ve siyasi tansiyonu düşürecek bir yönetim anlayışı şart. Aksi halde her satış sadece yeni bir döviz atağının öncüsü olur.
Bugün 52 milyar dolar… Yarın belki daha fazlası… Ama unutulmamalı ki güven biriktirmek, döviz satmaktan çok daha zor ve çok daha kıymetli bir iştir.
Erhan Arslan
GHA | Güncel Haber Ajansı