Konut piyasası her geçen gün daha karmaşık hale gelirken, kiracı-ev sahibi ilişkilerinde sadece ekonomik değil, hukuki gerilimler de artıyor.
Ev sahiplerinin, “Benim malım, istediğim zaman girerim” anlayışıyla hareket ettiği, kiracıların ise mahremiyet ihlali yaşadıkları örnekler sıkça medyaya yansıyor.
İşte bu noktada önemli bir sorunun yanıtı aranıyor:
Ev sahibi, kiracının yaşadığı eve, onun izni olmadan ve mahkeme kararı olmaksızın girebilir mi?
Bu sorunun cevabı; hukuki dayanaklarıyla birlikte açık ve net:
Hayır, giremez.
KİRACI EVİ SADECE KULLANMIYOR, HUKUKEN SAHİP OLUYOR
Kira sözleşmesi yapıldığında, ev sahibi kullanım hakkını —yani hukuki deyimle “tasarruf hakkını”— kiracıya devreder. Bu devir, kira süresi boyunca geçerlidir.
Artık o ev, kiracı için özel bir yaşam alanıdır. Tıpkı mal sahibinin eviymiş gibi, dokunulmazdır.
Bu nedenle, ev sahibinin evi ziyaret etmek istemesi bile kiracının rızasına bağlıdır. “Kontrol etmek istiyorum”, “Bakım yapacağım” ya da “Bir bakıp çıkacağım” demek; kiracının izni yoksa hukuken hiçbir anlam taşımaz.
ANAYASAL GÜVENCE: KONUT DOKUNULMAZLIĞI
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 21. maddesi çok net bir şekilde konut dokunulmazlığını güvence altına alır:
“Kimsenin konutuna dokunulamaz. Konutun bütünlüğüne gece vakti girilemez, arama yapılamaz ve eşyaya el konulamaz; ancak hâkim kararıyla, kanunda açıkça belirtilmiş hallerde bu mümkündür.”
Bu madde, sadece suçlu şüphesi olan kişiler için değil; herkes için geçerli bir temel haktır. Dolayısıyla ev sahibi de bu hakka saygı duymak zorundadır. Aksi takdirde, ceza davası ile karşı karşıya kalabilir.
EV SAHİBİ EVİNE GİRERSE NE OLUR?
Türk Ceza Kanunu’nun 116. maddesi, “Konut dokunulmazlığını ihlal” başlığı altında bu durumu suç sayar:
Bir kimsenin konutuna rızası olmadan giren kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
Yani ev sahibi, “Benim evim” diye düşündüğü yere izinsiz girdiğinde aslında ceza hukukunu ihlal etmiş olur. Üstelik bu bir şikâyete bağlı suçtur; kiracı savcılığa başvurduğunda işlem başlatılabilir.
MAHKEME KARARI GEREKLİDİR
Kiracının sözleşmeye aykırı davranması durumunda —örneğin kira ödememesi, evi izinsiz başkasına devretmesi veya zarar vermesi hâlinde— ev sahibi doğrudan müdahale edemez.
Yargı yoluna başvurmak ve mahkeme kararı almak zorundadır.
Bu süreçte ev sahibi, gerekirse icra yoluyla tahliye davası açabilir. Ancak bu da zaman alan ve hukuka uygun şekilde yürütülmesi gereken bir işlemdir.
Ev sahibi, kira süresi sona erse bile, yasal tahliye sürecine girmeden kapıyı açamaz, eşyaları dışarı atamaz, kilidi değiştiremez. Bu tür uygulamalar hem cezai hem de maddi tazminat davalarına neden olur.
EŞYALARI ATMAK, ELEKTRİK-KİRA SUYUNU KESMEK DE SUÇTUR
Bazı ev sahipleri, kiracıyı yıldırmak ya da evden çıkarmak amacıyla elektrik-su aboneliğini iptal ettirme, doğalgazı kestirme, kapıyı mühürletme ya da eşyaları dışarı atma gibi yolları denemektedir.
Bu tür eylemler de hukuka aykırıdır.
Ev sahibi bu yollara başvurursa “hürriyeti tahdit”, “mala zarar verme”, “özel hayatın gizliliğini ihlal” gibi suçlardan yargılanabilir.
NE YAPMALI? UZLAŞMA VE HUKUKİ DANIŞMANLIK ESASTIR
Kiracı ve ev sahibi ilişkisi; karşılıklı saygı, güven ve hukuki sınırlar içinde yürümesi gereken bir ilişkidir. Bu nedenle:
• Ev sahipleri, hakkını ararken hukukun dışına çıkmamalı,
• Kiracılar, yaşadıkları hak ihlallerini belgeleyerek savcılığa başvurmalı,
• Taraflar mümkünse arabuluculuk ya da avukatlık hizmetlerinden faydalanmalıdır.
SON SÖZ: MÜLK SAHİPLİĞİ SINIRSIZ GÜÇ DEĞİLDİR
Türkiye’de ev sahipliği, bazı çevrelerce “mutlak güç” gibi algılansa da, hukuk sistemimiz kiracıyı koruyucu bir yapıya sahiptir. Çünkü mesele sadece bir mülk meselesi değil, aynı zamanda insan hakkı meselesidir.
Kimse “Benim evim” bahanesiyle bir başkasının özel alanına izinsiz giremez.
“Haklı olmak ayrı, hukuka uygun davranmak ayrıdır.”
Hakkınızı ararken başkasının hakkını çiğnemeyin.
Erhan Arslan
Ekonomi Müdürü – Güncel Haber Ajansı
Haziran 2025