“Kadın Cinayetlerine Son! Gülden Coni’nin Katledilişi Hepimizi Derinden Sarsmalı”
Bugün ülkemizde bir kez daha kadına yönelik şiddet ve cinayetle karşı karşıyayız.
Gülden Coni, henüz 15 yaşında, hayatının en güzel yıllarını yaşamak için umutla hayata tutunmaya çalışan bir çocuktu. Edirne’de, bir okul bahçesinde bıçaklanarak katledildi. Gülden’in kaybı sadece ailesi ve sevdikleri için değil, tüm toplum için büyük bir yara açtı. O, hayata yeni başlamış bir gençti, ama bu toplumsal yaralarla ve şiddetle beslenen bir düzenin kurbanı oldu.
Bir Kadın Cinayeti Değil, Bir Toplumsal Travma
Gülden’in ölümü, sadece bir bireyin kaybı değil, aslında toplumsal bir travma, bir düzenin yanlışlığını gösteriyor. Kadın cinayetleri, sadece faili meçhul bir olay değil, her biri toplumsal bir çürümeyi, ahlaki çöküşü ve adaletin yerini bulamamasını simgeliyor. Kadınların ve kız çocuklarının en temel hakları olan yaşam hakkı, her geçen gün daha fazla tehdit altında. Ailelerin huzuru, kadınların güvenliği ve çocukların geleceği her gün biraz daha kararıyor.
Kadın Cinayetleri: Bir Kader Değil, Bir Cinayet Düzeni
Kadın cinayetleri, yıllardır birer istisna gibi görünse de, artık toplumsal bir yapıyı ve zihniyeti simgeliyor. Bu cinayetler birer kader değil, çok daha derin bir sorunun, bir “cinayet düzeninin” sonucudur. Gülden’in katledilmesi de, ne yazık ki bir kadının şiddetle, ölüme terk edilmesi sürecinin parçasıdır. Erkek şiddeti, sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal ve sosyal alanda da kadının kimliğini ve değerini yok etmeye çalışan bir sistemdir. Ve bu sistem, her geçen gün güç kazanmakta, sesi çıkan her kadını sindirme amacını gütmektedir.
Herkesin, özellikle de devletin ve toplumun, bu düzeni değiştirmek adına adımlar atması gerektiği çok açıktır. Kadınların katledilmesinin bir suç değil, bir kültür haline gelmesi durumu, toplumsal yapının temelinden sarsıldığını gösteriyor. Gülden’in yaşamına son veren bu vahşet, adaletin ve eşitliğin ne kadar uzağında olduğumuzu ve bu düzenin daha ne kadar devam edebileceğini gösteriyor.
Birlikte Dur Dediğimizde Değişim Başlar
Kadın cinayetlerine karşı ses çıkarmak, yalnızca bir hak arama meselesi değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Her bir kadının canı yanarken, sessiz kalmak, bu katliama göz yummaktır. Gülden’in katledilmesi, sadece bir cinayet değil, toplumun tüm değerlerine yapılan bir saldırıdır. Bu sessizliğe son vermek ve bu düzeni değiştirmek için hep birlikte dur demeliyiz. Kadınların yaşamak hakkı, toplumsal adaletin temellerindendir.
Eğitim, Bilinçlenme ve Hukuki Adımlar
Kadın cinayetlerine karşı durulabilmesi için önce toplumsal bilinçlenmenin sağlanması gerekiyor. Bu cinayetlerin önüne geçebilmek için her şeyden önce doğru bir eğitim anlayışının benimsenmesi şart. Kültürel ve toplumsal yapıdaki şiddet anlayışı ortadan kaldırılmadan, cinayetler sona ermeyecek. Bu noktada toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitici programların, okullarda ve her yaş grubuna hitap eden eğitimlerin yaygınlaştırılması gerekiyor. Kadınların haklarının korunması, sadece yasal değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olarak tüm bireylerin üzerindedir.
Hukuki alanda da güçlü adımlar atılması şart. Gülden gibi cinayete kurban giden her kadın için hukuki süreçlerin hızlandırılması ve katil veya failin en ağır şekilde cezalandırılması gerekmektedir. Adaletin tecelli etmesi, toplumsal vicdanın rahatlaması için elzemdir. Devletin ve hükümetin bu sorunu biran önce çözmesi için atacağı adımlar, gelecekte yaşanacak kadın cinayetlerinin önlenmesinde kritik bir rol oynayacaktır.
Sosyal Medya ve Toplumsal Duyarlılık
Sosyal medya, kadın cinayetlerine karşı duyarlılığı artırmak adına önemli bir platform haline geldi. Her bir kadına, her bir kız çocuğuna ses vermek, vicdanları harekete geçirmek için sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar büyük bir güç kazanmıştır. Gülden’in katledilmesi gibi trajedilerin önüne geçebilmek için, toplumun her kesiminin sesini yükseltmesi ve bu meselede ortak bir bilinç oluşturulması gerekmektedir.
Kadın Cinayetlerine Son Verelim
Kadın cinayetlerine son vermek, toplumun huzurunu sağlamak ve kadınların can güvenliğini teminat altına almak için hepimizin sesini yükseltmesi, bu düzene karşı çıkması gerekmektedir. Bir kadının yaşamı, hepimizin sorumluluğudur. Gülden’in ardından atılacak her adım, sadece onun anısına değil, tüm kadınların özgürlüğüne ve haklarına adanmış bir mücadele olacaktır.
Hadi, hep birlikte dur diyelim! Gülden ve diğer kadınlar için sesimizi yükseltelim ve kadın cinayetlerinin son bulması için adımlar atalım. Kadınlar ve kız çocukları güvende olsun, hayat hakkı güvence altına alınsın. Gülden’i unutmayalım, onu yaşatalım!
(GHA)
