Hepimiz hayatımız boyunca konuşuruz; bazen yüzeysel, bazen de derin izler bırakan sohbetler ederiz. Öyle anlar vardır ki, söylediğimiz bir söz bir kapıyı aralar, başka bir söz ise bir köprüyü yıkar. İşte tam bu noktada, o meşhur sözün anlamı ortaya çıkar:
“Konuşmaya değer insanlarla konuşmazsanız insanları, konuşmaya değmez insanlarla konuşursanız kelimeleri kaybedersiniz.”
Peki öyle bir dengeyi nasıl kurabiliriz ki, ne insanları ne de kelimeleri kaybetmeyelim?
“Ho var zelve kırdırır, ho var çift sürdürür.”
Kelimeler de tıpkı bunun gibidir. Bazısı yıkar, bazısı yapar; bazısı incitir, bazısı iyileştirir.
Kelimeleri yalnızca bilgi taşıyıcısı değil, ilişki inşa edici araçlar olarak görmek gerekir. Anlamlı sohbetlerin temeli, yalnızca ne söylediğimizde değil, onu nasıl söylediğimizde yatar. İnsanları kazanmanın ilk adımı ise konuşmak değil, dinlemektir. Karşınızdakine gerçekten kulak verdiğinizi hissettirdiğinizde, söylediklerinizin de bir anlamı olur.
Unutmayın, her kelimenin bir enerjisi vardır. Bazı kelimeler güven verirken, bazıları duvar örer. Örneğin, “Bunu neden yaptın?” yerine “Bu durumu nasıl çözebiliriz?” demek, suçlayıcı dilden yapıcı dile geçişin küçük ama güçlü bir göstergesidir.
Sürekli eleştiren, sadece kendi konuşan insanlarla sohbet etmek kelimelerimizi değersizleştirir. Oysa anlamlı iletişim, enerjimizi tüketecek değil, çoğaltacak bir süreç olmalıdır. Bu nedenle, kiminle konuştuğunuz kadar, hangi amaçla konuştuğunuzu da sorgulamak gerekir: Tartışmak için mi konuşuyorsunuz, çözüm bulmak için mi? İkna etmek için mi, yoksa anlamak için mi?
Bazen de hiç konuşmamak gerekir. Doğru anda gelen bir sessizlik, seçilmiş binlerce kelimeden daha etkili olabilir. Onaylayan bir bakış, başın küçük bir hareketi ya da omuza dokunan bir el, kelimelerin bittiği yerde iletişimin hâlâ devam ettiğini gösterir.
Kelimeleri seçerken insanları kazanmak bir matematik formülü değil, sürekli pratik isteyen bir sanattır. Doğru kelimeyi doğru duyguyla, doğru zamanda söylemek gerekir.
Unutmayın:
Kolay bir hayattan güçlü hikâyeler çıkmaz.
Zor bir hayatsa kolay kolay anlatılmaz.
Ve bazen de konuşanı değil,
susanı dinlemek gerekir.
Şeref Kocakaya