Türk kültüründe köklü bir gelenek olarak bilinen diz vurma, kişinin karşısındaki büyük ve yüce kişiye olan saygısını gösterme biçimi olarak uygulanıyor. Bu hareket, sol ayağın ileriye atılması, sağ dizin kırılarak yere değdirilmesi ve başın hafifçe eğilmesiyle gerçekleştirilir. Aynı zamanda baş selamı verilerek, saygı ifadesi tamamlanır.
Töreye göre, bu hareket özellikle Kağan’ın otağında veya tahtında otururken yapılır ve karşıdaki kişinin büyüklüğü, yüceliği ve saygınlığının göstergesi olarak kabul edilir. Dünyada ise Türkler, “baş eğmeyen millet” olarak anılmaktadır.
GökTürk döneminde diz vurma törenleri oldukça ritüel bir şekilde uygulanıyordu. Kağan’ın işaretiyle durdurulan davullar ve boruların ardından Kağan, yanında bulunan beğlere dönerek şöyle derdi:
“Tunga Tigin! Bugün sen kılıç oyunu yapacaksın! Bakalım senden özge bahadırlar var mıdır? Hepsini yenersen sana kendi elimle seçeceğim en iyi atlarımdan dokuzunu vereceğim.”
Tunga Tigin, Kağan’a yere diz vurarak “Buyruk Kağanındır” derdi. Ardından Kara Kağan, Ötüken’in yenilmez yiğidi Tunga Tigin’i övgü dolu sözlerle ilan ederdi:
“Börü ailesinin kolu bükülmez bahadırı, Gök Türkler’in yüce beği Tunga Tigin’le boy ölçüşmek isteyen varsa beri gelsin!”
Tarih kaynaklarında da yer aldığı üzere, dört cesur savaşçı Kağan’ın otağına yaklaşırken diz vurarak kendilerini tanıtırdı:
• “Ben Çuluk Kağan’ın savaşta yoldaşı, bilgide eşi Apa Tarkan’ım!”
• “Ben kılıcı çakından keskin, savaşta yağıya baskın ağaç söken Kül Çur’um!”
• “Ben kırk defa Çin’e akın etmiş, üç kardeşi savaşta, dört eçisi uğraşta ölmüş Binbaşı Makaraç Alp’ım!”
• “Ben yüzbaşı Işbara Alp’ım!”
Bu gelenek, Türk kültüründe saygının, cesaretin ve töresel disiplinin en önemli göstergelerinden biri olarak günümüze kadar varlığını sürdürmüştür