1990’lı yıllarda, Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda, sadece askeri operasyonlar değil, sivillere yönelik yapılan acımasız işkenceler de yer almıştır.
Karabağ Savaşı sırasında Ermeniler tarafından kurulan “Tıp Personeli” adı altındaki terörist grup, insanlık dışı uygulamalarıyla tarihin en korkunç sayfalarından birini yazdı. Bu grubun başındaki isim ise Aida Serobyan’dı.
Aida Serobyan’ın Karanlık Geçmişi ve Ermeni Hükümetinin Desteklediği Terörist Grubu
Aida Serobyan, 1952 yılında Gürcistan’da doğdu ve 1990’lı yıllarda Ermenistan Milli Güvenlik Bakanlığı’nda görev alarak hemşire olarak başladığı kariyerini, Karabağ’daki savaş boyunca terörist faaliyetlerle sürdürdü. 14 Nisan 1992 tarihinde, “Özel Hekimler Grubu”nun bir üyesi olarak Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarına gönderildi. Bu grup, sadece bir sağlık birliği gibi görünse de, gerçekte insanların acı çekmesine ve ölümüne yol açan bir suç şebekesiydi. Grubun amacı, Azerbaycan Türkleri’ni yakalayıp, onları Ermenistan’daki “Ampütasyon Odalarına” göndermekti.
Ermenistan hükümeti tarafından, kendisi gibi terörist kadınlardan oluşan hekim birliğine de liderlik eden Serobyan, yıllarca devam eden savaş sürecinde, binlerce masum sivile zulmetti. Bu dönemde, Serobyan’ın adı, sadece Karabağ’daki bölgedeki değil, dünya genelindeki insan hakları ihlallerine damgasını vurdu.
Savaşın Acımasız Yüzü: Karabağ’daki Ampütasyon Odaları ve İnsanlık Dışı Deneyler
Serobyan ve grubunun işlediği suçların başında, insanları yakalamak ve onlara çeşitli fiziksel deneyler uygulamak geliyordu. “Ampütasyon Odaları” adı verilen yerlerde, savaş esirlerinin elleri ve ayakları kesiliyordu. Bu odalar, Ermenistan’ın işgal ettiği Karabağ topraklarında, Ermeni ayrılıkçı rejiminin hükümetinin onayıyla işletiliyordu. Bu uygulamalar, dünya çapında savaş suçları olarak nitelendirilmektedir.
Azerbaycan’ın Kelbecar Kenti’nde, Serobyan’ın denetiminde yaşanan korkunç olaylardan biri de, Gülcemal Guliyeva’nın esir alınarak doğum yapmasıydı. Aida Serobyan, Guliyeva’nın bebeğini hayatta bırakmamak için zulmünü daha da derinleştirdi. Guliyeva’nın doğum yaptığı sırada Serobyan, “Yarının askerini sağlam bırakamazdım” diyerek, bebeği vurarak sakat bırakmış, Arzu bebek, ömür boyu engelli olarak yaşamak zorunda kalmıştı. 2003 yılında, Serobyan’ın kurbanı olan bu masum bebek, hayatını kaybetmiştir.
Ermeni Ayrılıkçı Yönetiminin Serobyan’a Verdiği Destek ve Ödüller
Serobyan’ın işlediği insanlık suçları, yalnızca onun karanlık geçmişini değil, aynı zamanda Ermenistan ve Karabağ’daki ayrılıkçı rejimlerin bu suçları nasıl ödüllendirdiğini de gözler önüne seriyor. Serobyan’ın katliamları ve işlediği suçlar, 1998’de kendisi gibi diğer terörist kadınlarla birlikte bir hekim birliği kurmasına ve insanlık dışı faaliyetlerine devam etmesine zemin hazırladı. Bu birliğin oluşturulması, bu vahşi suçların yayılmasına ve daha fazla sivilin zarar görmesine neden oldu.
Ermenistan hükümetinin, 2011 yılında Aida Serobyan’a “Cesaret” ödülü vermesi, bölgedeki yönetimlerin, işledikleri suçlardan dolayı suçluları ödüllendirdiği bir diğer örnektir. Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın verdiği bu ödül, dünya kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılandı. Ödül, Serobyan’ın ve Karabağ’daki ayrılıkçı güçlerin, savaş suçlarını nasıl sistematik hale getirdiğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Azerbaycan Türkleri’nin Acısı ve Unutulmaz İzdüşümü
Serobyan’ın ve grubunun işlediği suçlar, Azerbaycan halkının hafızasında derin yaralar bıraktı. Savaşın hemen ardından başlayan insan hakları ihlalleri, binlerce masum sivili etkileyerek, sadece Karabağ’ı değil, tüm Azerbaycan’ı karanlık bir geçmişle yüzleştirdi. Ermenistan’ın Karabağ’daki ayrılıkçı yönetimi ve Serobyan gibi isimler, bu süreçte sadece Azerbaycan halkının değil, tüm dünyanın vicdanını kanatmıştır.
Savaşın her iki tarafında da yaşanan dramlar ve kayıplar, bölgedeki halklar arasında kalıcı izler bırakmış ve çatışmaların sonunda gerçek adaletin sağlanamaması, bölgedeki barış sürecini daha da zorlaştırmıştır.
Tarihi Unutma, Gerçekleri Hatırlama: Dostunu ve Düşmanını Tanı
Türk halkı olarak, geçmişte yaşanan bu tür vahşi suçları unutmamak ve tarihi doğru bir şekilde hatırlamak büyük önem taşımaktadır. Aida Serobyan ve onun gibi isimlerin işlediği suçlar, sadece Azerbaycan halkı için değil, tüm insanlık için utanç verici bir döneme işaret etmektedir. Bu karanlık geçmişin unutulmaması, sadece geçmişi hatırlamak değil, aynı zamanda gelecek nesillerin de bu tür zulümlerin bir daha yaşanmaması için bilinçli olmalarını sağlamaktır.
Dostumuzu ve düşmanımızı tanımak, bir halkın tarihini doğru bir şekilde öğrenmesi ve bu tür karanlık döneme ait gerçeklerin hiç unutulmaması adına büyük önem taşır. Unutmayalım ki, tarihi hatırlamak, sadece geçmişin izlerini taşıyan bir yük değil, aynı zamanda daha barışçıl bir geleceği inşa etmek için gerekli bir adımdır.
GHA