Halkın Sesi | İsrail Türkiye’ye Saldırabilir mi?
Ortadoğu’da savaş rüzgârları yeniden sert esiyor. İsrail’in İran’a yönelik saldırıları, sadece bölge ülkelerini değil, Türkiye kamuoyunu da endişelendiriyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Nihai hedef Türkiye’dir” sözleri ise bu endişeyi daha da görünür hâle getirdi.
Peki gerçekten, İsrail Türkiye’ye saldırabilir mi?
Askeri dengelere, uluslararası ittifaklara ve bölgesel stratejilere bakıldığında, İsrail’in Türkiye’ye doğrudan bir saldırı düzenlemesi düşük ihtimal olarak değerlendiriliyor. Ancak bu, tamamen imkânsız anlamına da gelmiyor. Çünkü bölgede taşlar oynuyor, dengeler değişiyor ve vekalet savaşları her geçen gün yeni cepheler açıyor.
Hatırlayalım: İsrail Başbakanı Netanyahu’nun 2023 yılında ABD’deki Yahudi lobisine Türkiye’nin savunma altyapısını hedef alma önerisinde bulunduğu ama bunun reddedildiği iddia edildi. Bu iddia bile, İsrail’in Türkiye’yi potansiyel bir rakip olarak gördüğünün işareti. Her ne kadar doğrudan çatışma için siyasi ve askeri maliyet yüksek olsa da, dolaylı saldırılar, siber tehditler ve provokasyonlar gibi asimetrik yöntemler her zaman masada.
Türkiye bu risklerin farkında. Son 15 yılda yerli hava savunma sistemleri üzerine ciddi yatırımlar yapıldı. HİSAR-A+, HİSAR-O+ ve SİPER gibi sistemler, alçak ve orta irtifada güçlü bir koruma sağlıyor. 2025 itibarıyla SİPER’in tam faaliyete geçmesi planlanıyor. Ancak İsrail’in Demir Kubbe benzeri entegre bir sistemi henüz Türkiye’de tam anlamıyla devrede değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı “Çelik Kubbe” projesi, bu eksikliği gidermeyi hedefliyor. Ancak projenin tamamlanma süreci henüz net değil. Öte yandan Rus yapımı S-400 sistemleri, yüksek irtifa tehditlerine karşı caydırıcılık sağlasa da NATO ile entegrasyon sorunu hâlâ çözülebilmiş değil.
Unutmamak gerekir ki, Türkiye sadece savunma değil, aynı zamanda caydırıcılık gücüne de sahiptir. Bayraktar TB2, ANKA ve Aksungur gibi yerli İHA/SİHA’lar, bölgede hava üstünlüğü sağlayabilecek nitelikte. İran ve Rusya’nın son dönemde İHA saldırılarına karşı zayıf kalması, Türkiye’nin bu alandaki gücünü teyit ediyor.
Ancak savunma sadece silahla olmaz. İstihbarat gücü, iç güvenlik ağı ve toplumsal birlik bu coğrafyada en az teknoloji kadar önemlidir. Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” vurgusu da bu bağlamda değerlendirilmelidir.
Bugün doğrudan saldırı uzak bir ihtimal olsa da, Türkiye’ye karşı geliştirilecek her türlü senaryoya hazırlıklı olmak gerekir. Bölge yanarken gözümüzü dört açmak zorundayız.
Halk, haklı olarak soruyor: “Sırada biz mi varız?”
Cevap açık: Biz, ne sıradayız ne kenardayız. Hazırlıklı, uyanık ve güçlü olursak hiçbir tehdit bize diz çöktüremez.