Mehmet Aslantaş yazdı.
Gazeteci İsmail Saymaz, geçtiğimiz günlerde dikkat çekici bir yazı kaleme aldı. İddiaya göre, MHP lideri Devlet Bahçeli, birkaç ay önce milletvekilleriyle yaptığı kapalı bir sohbet sırasında, “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun, biri Kürt, diğeri Alevi olsun” ifadelerini kullandı.
İlk duyduğumda “İsmail Saymaz yazdıysa doğrudur” diye düşündüm. Ancak Bahçeli, geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada bu sözleri doğrulamakla birlikte, toplantının basına kapalı olduğunu vurguladı ve Saymaz hakkında sert ifadeler kullandı.
Gazetecinin görevi, yalan yazmamaktır. Doğru bir bilgiye ulaştıktan sonra, toplantı basına kapalı dahi olsa, halkın bilgilendirilmesi demokratik bir sorumluluktur. Saymaz’ın yazısı sayesinde konu kamuoyunun gündemine geldi.
Türkiye Türktür, Türk Kalacak
Bu tartışmaların odağında, Türkiye’nin kimliğini sulandıracak her türlü yaklaşımın reddedilmesi gerekir. “Türkiyeli” gibi kavramlar ne bu coğrafyayı ne de bu milletin ruhunu anlatır. Türkiye’nin temeli Türk milletidir.
Bu toprakların her karışında Türk’ün mührü, şehidin kanı, alın teri vardır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de belirttiği gibi, “Ne mutlu Türküm diyene!”
Türkiye Türktür ve Türk kalacaktır!
Siyasi Öneri mi, Model mi?
Bahçeli’nin üniter devlet yapısına bağlılığı tartışılmaz. Zaten kendisi de bu sözlerinin bir “siyasi öneri” olduğunu, bir anayasa değişikliği ya da model tasarısı olmadığını ifade ediyor. Ancak böylesi bir ifadenin kamuoyunda yankı bulması kaçınılmazdır.
Kimlik Tartışmalarında Tuzaklar
KCK’nın, Öcalan imzalı metinlerinde “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı” dışında; Suriye, Irak ve İran’daki Kürtleri kapsayan bir “KCK vatandaşlığı” yapılanması hedefleniyor. Böyle bir ortamda “çok kimlikli devlet” anlayışına kapı aralayacak her öneri, doğal olarak tartışmaya açık hâle geliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da çözüm süreci döneminde “Eyalet sistemi Osmanlı’da da vardı, Kürdistan bir vilayet idi” gibi açıklamalarda bulunmuştu. Ancak bugünkü süreçte KCK’nın feshedilip edilmeyeceği hâlâ belirsizdir.
Lübnanlaşma Tehlikesi ve Eğitim
Türkiye gibi çok iç içe geçmiş bir toplumda etnik kimliklere göre iç-sınır çizmek imkânsızdır. Lübnan modeli, makamların etnik ve mezhebi kimliklere göre paylaştırılması, bir felakettir.
Anthony Birch’in Milliyetçilik ve Milli Entegrasyon kitabında vurguladığı gibi, her kimliğin kendi okulunu açması çocukları farklı düşman kamplara ayırır. Bu, ekonomik ve sosyal bütünleşmeyi baltalar. “Etnik Tuzak” tam da budur. (Nationism and National Integration, s. 55-58 ve 110-111.)
Vatandaşlık ve Ortak Payda
Bir milletin ortak bağı, “vatandaşlık” kavramıdır. Kimlikler ve inançlar farklı olabilir, fakat hak ve yükümlülüklerin belirleyicisi vatandaşlıktır. Osmanlı’nın büyük devlet adamı Âli Paşa’nın dediği gibi: “Rabıta-i vatandaşî.”
Türkiye’nin geleceği de bu bilinçle korunabilir. Üniter yapının ve Türk milletinin ortak değerlerinin güçlendirilmesi şarttır.
Son Söz
Kimlik tartışmaları yapılabilir, farklı fikirler konuşulabilir. Ancak Türkiye Türktür ve Türk kalacaktır. Bu vatanın temel harcı, şehit kanlarıyla yoğrulmuş Türk milletidir.
Bizi bir arada tutan en güçlü bağ; tek vatan, tek bayrak, tek millet ve tek devlet anlayışıdır.
Atatürk’ün veciz sözüyle bitirelim:
“Ne Mutlu Türküm Diyene!”