Mehmet Açık
Hayat yolculuğunda rızık, her insanın üzerinde en çok düşündüğü ve emek verdiği konudur. Rızık denince, genellikle akla gelen maddi kazançlar gelir; para, yiyecek, giyecek, barınak gibi temel ihtiyaçlar. Ancak İslam perspektifinde rızık, bu maddi ihtiyaçlardan çok daha geniş bir kavramdır. Rızık; sağlığımız, aklımız, huzurumuz, ailemiz, bilgi ve sevgi gibi hayatı anlamlandıran tüm unsurlardır. Bu yüzden, rızık sadece dış dünyadaki varlıklarla değil, insanın iç dünyasındaki bereketle de ilişkilidir.
Kur’an-ı Kerim’de, “Rızkı veren yalnızca Allah’tır” (Hud, 11:6) ifadesi, rızkın tek sahibinin Allah olduğunu vurgular. İnsan, rızkını kazanmak için çalışır, emek verir; ancak onun gerçek sahibi Allah’tır. Bu bilinçle hareket etmek, kazancın helal ve temiz yollarla olması gerektiğini zorunlu kılar. Çünkü haram yollarla elde edilen rızık, ne kazananın ne de çevresindekilerin huzuruna vesile olur.
Günahlar, özellikle helal çizgiyi aşan kazançlar, rızkı daraltan ve bereketini yok eden manevi bir hastalıktır. “Yeryüzünde bozgunculuk yapanların rızkı daraltılır.” (A’raf, 7:56) ayeti, bozgunculuğun sadece fiziksel zarar değil, rızkın da azalmasına sebep olan bir eylem olduğunu ortaya koyar. İnsan, günah işleyecek kadar vicdanını yitirirse, rızkı da daralır, hayatı karanlığa sürüklenir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) ise bu durumu şöyle özetler: “Bir kimse, haramdan elde ettiği rızıkla yemeye devam ettiği sürece, ne namazı, ne orucu, ne de ibadeti kabul olur.” Bu hadis, insanın manevi hayatının, kazancının temizliğine bağlı olduğunu net bir şekilde anlatır. Haram rızık, insanın kalbini kirletir, ruhunu karartır ve Allah katında ibadetlerin kabulünü engeller.
Bu durumu güncel hayata yansıttığımızda, haksız kazanç, rüşvet, dolandırıcılık ve yolsuzluk gibi davranışların toplumda yarattığı tahribatı görürüz. Kısa vadede kişisel çıkar sağlasa da, uzun vadede toplumun ahlakını çökertir, güven duygusunu yok eder ve rızkın bereketini azaltır. Helal rızık ise toplumu besler, adaletin ve barışın teminatı olur.
Ayrıca, günahlar sadece maddi rızkı değil, insanın manevi ve psikolojik sağlığını da tehdit eder. Günahkar insan, vicdan azabı çeker, huzursuz olur, iç dünyasında çatışmalar yaşar. Bu da hayat kalitesini düşürür. Oysa helal kazanç, insanın kalbini rahatlatır, yaşamına anlam katar ve onu iyiliklere yönlendirir.
İslam’da her zaman tevbe kapısı açıktır. Allah, günahkar kulunu affetmeye her zaman hazırdır. “Kim Allah’a tevbe ederse, Allah da ona rahmet eder.” (Nûr, 24:31) Bu rahmet, hem ruhun temizlenmesi hem de rızkın genişlemesi için fırsattır. İnsan, samimiyetle tövbe ettiğinde, helal rızık peşinde koştuğunda, Allah bereketini artırır.
Sonuç olarak, rızık ve insan günahı arasındaki ilişki, hem bireysel hem toplumsal hayatımızda kritik bir öneme sahiptir. Rızkımızı helal ve temiz yollardan kazanmak, sadece maddi değil manevi hayatımızın da zenginleşmesini sağlar. Günahlar ise bu dengeyi bozar, rızkı daraltır ve insanın ruhunu karartır. Bu gerçekliği idrak etmek, hayatımıza yön vermek için en büyük pusuladır.