Arkadaşlık ve romantik ilişkilerde bu durum, karşı tarafın üstün konumda hissetmesine ve ilişki dinamiğinin dengesizleşmesine yol açabilir.” dedi. Kadınların erkeklere göre daha fazla özür dilemesinin biyolojik değil, toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili olduğunu vurgulayan Aydın, öz farkındalık geliştirmenin, gereksiz özürlerin önüne geçmek için önemli bir adım olduğunu kaydetti.
Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, sürekli ve gereksiz özür dileme davranışının psikolojik temelleri, toplumsal cinsiyet etkileri, olumsuz sonuçları ve bu davranışın nasıl değiştirilebileceği konusunda bilgi verdi.
Sürekli ve yerli yersiz özür dileme davranışının, genellikle düşük benlik saygısı, sosyal anksiyete bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) veya bağımlı kişilik özellikleriyle ilişkili olabileceğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Özür dilemek burada sadece bir nezaket ifadesi değil, aynı zamanda kişinin onaylanma ve reddedilmekten kaçınma ihtiyacının bir yansımasıdır.” dedi.
Sosyal fobisi olan bireylerin, aslında herhangi bir yanlış yapmasa bile ‘yanlış anlaşılma’ ihtimaline karşı sürekli özür dileyebileceklerini aktaran Aydın, “Sürekli özür dileme davranışının kökeninde çoğunlukla çocuklukta yaşanan ebeveyn tutumları ve aile dinamikleri bulunur.
Aşırı eleştirel, otoriter veya cezalandırıcı ebeveyn tutumları, çocuğun ‘yanlış yaparsam sevgiyi kaybederim’ inancını geliştirmesine yol açabilir.
Ayrıca travmatik deneyimler, özellikle de duygusal veya fiziksel istismar, çocuğun ilerleyen yaşlarda uyum stratejisi olarak sürekli özür dilemesini tetikleyebilir. Böyle bir çocuk yetişkinlikte de karşısındakinin öfkesini yatıştırmak için refleksif olarak özür dilemeye devam edebilir.” şeklinde konuştu.