Mehmet Açık
Fatih Altaylı, “Küba’da patates bile yok” dedi.
Berna Laçin ise “Bak, ben sana Küba’da neler yok anlatayım” diye cevap verdi.
Gerçekten de Küba’yı anlamak için, orada nelerin olmadığını bilmek gerekiyor. Çünkü bu küçük ada ülkesi, dünyaya “yoksunluk”tan değil, “yetinmenin gücünden” bir hayat dersi veriyor.
Küba’da patates az olabilir, ama insanın insandan korkusu yok.
Parası az olabilir, ama herkesin eşit yaşadığı bir sistem var.
Evet, Küba’da çok şey yok — ama belki de bu yüzden insana dair pek çok şey hâlâ var.
‘Çocuğum ne olacak?’ korkusu yok
Bir annenin en büyük endişesi evladıdır. Küba’da bir kadın hamile kaldığı andan itibaren devletin desteği altına giriyor.
Hamilelik boyunca sağlık merkezlerine gitmek zorunlu. Çocuğun doğumundan itibaren tüm eğitim ve sağlık giderleri devlet tarafından karşılanıyor. Eğitim fırsatı da eşit, bakım da.
Yani o ülkede bir annenin “Çocuğum ne olacak?” korkusu yok.
Sağlığın için endişe yok
Yalnızca 11 milyon nüfusa sahip bu küçük ada, tıp alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri.
Küba’da 30 bin doktor çalışıyor. Lösemi tedavisinde başarı oranı yüzde 80’e ulaşmış.
Üstelik yalnız kendi halklarına değil, Güney Amerika’daki pek çok ülkeye de ücretsiz sağlık hizmeti veriyorlar.
Yani orada para değil, insan sağlığı kıymetli.
Açlık yok
Küba’da herkesin karnı doyuyor. Devlet, karne sistemiyle her aileye gıda dağıtıyor: et, tavuk, pirinç, şeker…
Elbette kimse çuval çuval malzeme almıyor, ama herkesin tabağında yemek var.
Bizde asgari ücretle geçinen biri, ayda kişi başı 2 kilo et yiyebiliyor mu acaba?
İşsizlik yok
Devlet herkese iş veriyor. Maaş farkı en fazla yüzde 3. Doktor da olsan, garson da olsan kimse kimsenin üzerinde değil.
Bu nedenle Küba’da “işsiz kalmak” ya da “aç kalmak” gibi bir kavram yok.
Evsiz yok
En şaşırtıcı olan bu: Küba’da sokakta yatan bir tek insan bile yok.
Oysa “en gelişmiş” diye övülen ülkelerde bile evsizlerle dolu caddeler var.
Kadına şiddet yok
Şiddetin her türüne ağır ceza var. Bir kadına el kaldırmanın cezası 5 yıldan başlıyor.
Zaten toplumda genel bir huzur hâkim. Ne bağırış, ne kavga, ne de korna sesi duyuluyor.
Bir Kübalı kadına “karısını öldüren koca var mı” diye sorulduğunda, şaşkınlıkla “Nereden aklına geliyor böyle şeyler?” diye tepki veriyor.
Boşanma yok
Çünkü evlenme de yok.
Kübalılar, resmi nikâha ihtiyaç duymadan birlikte yaşamayı tercih ediyorlar.
Mal paylaşımı, nafaka, miras gibi kavramlar yok çünkü her şey zaten devletin.
Aç kalmak, kirada boğulmak, ter kokmak yok
Sabun ve şampuan karneyle, yerli üretim. Herkes temiz, herkes eşit.
Ev kiraları yok, temel ihtiyaçlar devlet tarafından karşılanıyor.
Eğlencesiz gün yok
Kübalılar müzikle yaşıyor. Dans etmek onlar için bir ibadet gibi.
Her sokakta, her köşede neşe var. Hayatın ritmi sürekli müzikle atıyor.
Organik olmayan gıda yok
Tavuklar bahçelerde yetişiyor, toprağa basıyor.
Tarlalar kimyasal değil, doğal. Yani gıda hâlâ gerçek.
Kazıklanma korkusu yok
Bütün işletmeler devletin.
Turistler de devlet koruması altında. Bir yabancıya zarar vermek en büyük suçlardan biri.
Yani Küba’da ticaret bile vicdanla yürütülüyor.
Para yok!
Evet, para neredeyse yok!
Bir doktor ayda 20 Euro kazanıyor. Ama kiraya, elektriğe, gıdaya, eğitime para harcamıyor.
Lüks yok ama ihtiyaç da yok.
Belki de asıl zenginlik budur: Paran olmasa da huzurun varsa, sen aslında zenginsin.
Küba, dünyaya büyük bir ayna tutuyor.
O aynada kimimiz “yoksulluğu”, kimimiz “adaleti” görüyoruz.
Ama gerçek şu: Paranın hüküm sürdüğü bir dünyada, hâlâ insanı merkeze alan bir ülke varsa, orası yoksul değil, onurlu bir ülkedir.




