Gülçin Çelik yazdı – GHA / Köşe Yazısı
Amerika’da son zamanlarda yaşanan toplumsal olaylar ve sokak protestoları bana iki ay önce kaleme aldığım bir yazımı hatırlattı. O günlerde, Los Angeles’ta yaşayan bir Türk kızının sosyal medyada yaptığı samimi paylaşımı izledikten sonra bu yazıyı yazmıştım. Bugün dönüp baktığımda, anlattıkları ve gözlemlerim daha da anlam kazanıyor. Çünkü Amerika’da yaşanan krizler artık bireysel değil, sistemsel.
O genç Türk kızı, Los Angeles’ta lüks bir rezidansta yaşamasına rağmen sokaklara adım attığında can güvenliğinin olmadığını, evsizlerin sokaklarda yatıp kalktığını, insanların tuvalet ihtiyaçlarını dahi sokakta giderdiğini, caddelerin pislikten geçilmediğini anlatıyordu. Ve maalesef bu görüntüler artık bir istisna değil, bir norm haline gelmiş durumda.
Bir Zamanlar Büyük Bir Pasta Vardı…
Amerikan rüyasının bir zamanlar cazibesi büyüktü. Çünkü büyük bir pasta vardı ve bu pastadan pay almak isteyenlerin sayısı azdı. Herkes, ekonomik refahtan az ya da çok yararlanabiliyordu. Ancak bugün o pasta küçüldü. Ve aynı pastadan pay almak isteyenlerin sayısı katlanarak arttı. Pay alamayanlar, dışlananlar, unutulanlar ise artık sessiz kalmıyor. Onlar, Amerika’nın sokaklarında çığlık çığlığa haykırıyor.
11 milyon nüfuslu Los Angeles’ta 4,5 milyon göçmen yaşıyor. Bunların yaklaşık 1 milyonu kayıt dışı. Bu insanlar sistemin dışına itilmiş, adı yok, güvencesi yok. Amerika Birleşik Devletleri bugün 770 bin civarında evsizin yaşadığı, binlerce insanın aşevlerinden beslendiği, zenginlikle sefaletin yan yana yürüdüğü bir ülkeye dönüşmüş durumda.
Amerikan Rüyasının Ardındaki Gerçek
Bir zamanlar dünyanın dört bir yanındaki insanlar, umutla Amerika’ya bakıyordu. “Fırsatlar ülkesi” efsanesi artık dikiş tutmuyor. Zenginlerin göz kamaştıran hayatlarının gölgesinde, her geçen gün büyüyen bir yoksulluk ve umutsuzluk var. Amerikan Rüyası artık sadece bir reklam sloganı.
Bugün Amerika’nın yeni başkanı Trump, “Make America Great Again” sloganıyla halkın karşısına çıkıyor. Ancak soru şu: Amerika, gerçekten yeniden harika bir ülke olabilir mi? Yoksa bu sadece geçmişteki görkemli günlere duyulan bir nostalji mi?
Benim cevabım net: Amerika’nın eski zenginliğine dönmesi için yalnızca ekonomik politikalar yetmez. Sosyal adaleti, gelir dağılımını ve insani yaşam hakkını da yeniden inşa etmesi gerekir. Aksi halde, büyüyen eşitsizlik ve sosyal çöküş, Amerikan Rüyası’nı yalnızca bir hayal olarak bırakacaktır.
Gülçin Çelik
Saygılarımla