Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), demokrasinin kalbi, halkın iradesinin yansıdığı, yasaların yapıldığı ve denetim mekanizmasının işletildiği en yüksek kurumsal organdır. Ancak son yıllarda siyasi partilerin grup toplantılarında sergilenen tutumlar, Meclis’in bu asli kimliğini gölgeliyor.
Uzmanlara göre, Meclis’in giderek bir “müzakere yeri” olmaktan çıkıp, “tribün atmosferine” dönüşmesi, demokratik kültürün zayıflamasına ve halkın temsil kurumuna olan güvenin azalmasına neden oluyor.
Grup Toplantılarının Amacı Ne Olmalıydı?
Siyasi partilerin haftalık olarak gerçekleştirdiği grup toplantıları, hem milletvekillerine hem de kamuoyuna yönelik bilgilendirme oturumları olarak tanımlanıyor.
Bu toplantıların amacı, partilerin haftalık siyasi gündemini değerlendirmek, politika önerilerini paylaşmak ve kamuoyuna yön vermek.
Ancak son dönemde bu toplantıların amacından uzaklaştığına dikkat çekiliyor.
Sloganlar, alkışlar, tezahüratlar ve karşılıklı suçlamalar, konuşmaların içeriğini gölgede bırakıyor.
Siyaset bilimciler, bu tabloyu “kurumsal ciddiyetin erozyonu” olarak nitelendiriyor.
“Meclis Artık Bir Gösteri Alanına Dönüştü”
Son dönemde yapılan grup toplantılarında, siyasi liderlerin konuşmaları çözüm üretmekten çok, polemik ve propaganda dili üzerine kurulu.
Toplantı salonlarının adeta bir futbol tribününü andırması, Meclis’in saygınlığına zarar veriyor.
Uzmanlar, bu durumun üç temel sonuca yol açtığını belirtiyor:
1. Demokratik kültürün zayıflaması: Siyasi rekabet, fikir tartışmasından ziyade düşmanlaştırmaya dönüşüyor.
2. Meclisin kurumsal işlevinin bozulması: Yasama ve denetleme faaliyetlerinin yerini gösteri ve propaganda alıyor.
3. Halkla temsil arasındaki bağın kopması: Milletvekilleri, halk adına değil, çoğu zaman parti adına konuşuyor.
Demokrasinin Temel Taşı Erozyon Tehlikesinde
Meclis’teki bu gidişatın toplumsal sonuçları da dikkat çekici.
Siyaset, genç kuşaklar için cazibesini kaybediyor; gerçek sorunlar — ekonomi, eğitim, adalet — gündemin gerisine itiliyor.
Kutuplaşma derinleşiyor, toplumsal barış zedeleniyor.
Siyaset bilimci Dr. Erdem Kalyoncu, durumu şöyle özetliyor:
“Meclis’in itibarı halkın gözünde azaldıkça, demokrasi de nefes alamaz hale gelir.
Yasama organı propaganda sahnesine dönerse, temsil mekanizması işlevini kaybeder.”
Çözüm: Dili Değiştirmek, Kurumu Korumak
Uzmanlar, Meclis’in yeniden “müzakere kurumu” kimliğine kavuşması için şu adımların atılması gerektiğini belirtiyor:
• Liderler, tribünlere değil millete hitap etmeli.
• Grup toplantıları, hakaret değil, vizyon ve çözüm içermeli.
• Meclis Başkanlığı, içtüzük ve denetim kurallarını daha etkin biçimde işletmeli.
• Medya, bu toplantıları sansasyonel değil, içerik odaklı biçimde aktarmalı.
“Meclis, Kavga Yeri Değil Ortak Akıl Alanıdır”
Uzmanlar, Meclis’in tekrar itibar kazanmasının ancak siyasi üslubun değişmesiyle mümkün olacağını vurguluyor.
“Meclis bir kavga yeri değil, ortak aklın buluştuğu yerdir. Grup toplantıları, halkla buluşmanın aracıdır; propaganda sahnesi değil. Eğer bu anlayış değişmezse, Meclis’e duyulan güven azalır ve demokrasinin temeli sarsılır.”
Sonuç olarak:
TBMM’deki grup toplantılarının yeniden gerçek işlevine dönmesi, yalnızca siyasetin değil; ülkenin demokratik geleceği açısından da hayati önem taşıyor.