featured
  1. Haberler
  2. Köşe Yazıları
  3. Özgür İradenin Eğitimi

Özgür İradenin Eğitimi

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Eğitim-öğretim sezonu açıldı, çocuklarımız okullarına kavuştu. Tam da bu günlerde, eğitimin yalnızca teknik bir süreç değil, aynı zamanda zihinsel bir özgürlük mücadelesi olduğunu hatırlamak gerekiyor.

Geleneksel eğitim anlayışı, bireylere bilgi aktarmak ve temel becerileri kazandırmak üzerine kuruludur. Okuma, yazma ve sayma becerileri elbette önemlidir. Fakat bugün, bu becerilerin tek başına yeterli olmadığı bir çağda yaşıyoruz. Asıl mesele, çocuğun pasif bir bilgi alıcısı değil; aktif bir sorgulayıcı olmasıdır. Ezberden ziyade, uygulamalı öğretimle çocuğa okuduğunu nasıl düşüneceğini öğretmek, eğitimin asıl gayesi olmalıdır.

Çocuklarımızı geleceğin tebaası değil, hür ve sorumlu irade sahibi bireyleri olarak yetiştirmenin yolu, bilgiyi tüketmekten çok, bilgiyi analiz etme yeteneğini geliştirmekten geçer. Okuma, merakla beslenen, öz disiplin gerektiren bir edimdir. Okuma iştahı uyandırıldığında, çocuk zaten öğrenmeye yönelir. Dolayısıyla eğitim, “okumayı zorunlu olarak öğretmek”ten çok, “okumaya duyulan arzuyu artırmak” üzerine kurulmalıdır.

Ancak harfleri çözmek yeterli değildir. Çocuğun zihni, bir depo değil; üretim yapan bir fabrika gibi çalışmalıdır. Asıl önemli olan, bilgi akışının önünde durup şu soruları sorabilmektir:

“Bu doğru mu?”

“Bu adil mi?”

“Bunun amacı ne?”

Okuryazarlık, eleştirel düşünceye giden bir köprüdür; varılması gereken nihai hedef değil. Çocuklara öğretilmesi gereken ilk ve en önemli ders, şüphecilik ruhudur. Bu sadece kitaplara değil; medyadan duyulana, çevreden öğrenilene ve en önemlisi otoriteden gelene yöneltilmelidir.

Otoriteyi sorgulamak, saygısızlık değil; entelektüel bir sorumluluktur. Öğretmeni, ailesi, siyasi lideri ya da gelenekleri… Bilgi ve güç nereden gelirse gelsin, sorgulanabilir olmalıdır. Sorgulayan çocuk, kendisine sunulan hazır hakikatlere boyun eğmez; kendi hakikat arayışını inşa eder.

Sorgulamayan birey, kendisine verilen rolü pasifçe kabul eden bir tebaa olur. Teba, talimat bekler; sorgulayan vatandaş ise irade koyar. Teba, başkalarının çizdiği dünyada yaşar; hür birey ise o dünyayı aktif olarak şekillendirir.

Geleceğimizin büyükleri olacak çocuklara bırakacağımız en değerli miras, biat kültürü değil; hür iradeyi kolektif bilinçle ortaya koyabilme yeteneğidir. Sorgulayan bir toplum, ortak aklı çalıştırır, yanlışları düzeltir, kendi kaderini tayin etme yetisine sahip olur. Aksi halde “milli irade” sadece bir slogan olarak kalır; aydınlanmış iradeye dönüşemez.

Çocuk yetiştirmek, yalnızca teknik beceriler kazandırmak değil; cesur bir zihin vermektir. Okuma, bu yolda bir araçtır. Asıl hedef ise düşünmeyi, sorgulamayı ve otoriteye meydan okumayı öğretmektir. Çünkü gelecekte hayatta kalacak olanlar, en çok bilgiyi ezberleyenler değil; o bilginin doğruluğunu, amacını ve etkisini en iyi sorgulayanlar olacaktır.

Eğitim, çocuklarımızı tebaa değil, hür ve sorumlu liderler olarak yetiştirebildiğimiz ölçüde anlam kazanacaktır.

Ve soralım kendimize:

Okumayı öğretiyoruz…

Peki, düşündürmeyi öğretebiliyor muyuz?

1
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Özgür İradenin Eğitimi
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Giriş Yap

Güncel Haber Ajans ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin