Her insanın kendine ait bir sonbaharı vardır. Bu mevsim, yalnızca takvimlerin sayfalarında ilerleyen bir dönem değil; aynı zamanda insanın iç dünyasında da yeni bir başlangıcın, olgunlaşmanın ve kabullenişin işaretidir. Kimi için sararmış yaprakların hüznü, kimi içinse gökyüzüne asılı turuncu bir güneşin sıcak tebessümüdür sonbahar.
Gündelik hayatın telaşına kapıldığımızda, çoğu zaman doğanın bize sunduğu bu ince ayrıntıları görmezden geliriz. Oysa bir sonbahar akşamı pencereden süzülen gün batımı, insanın zihnini bir anda dinginliğe davet eder. Taze demlenmiş kahvenin kokusu, kalın bir battaniyenin güven veren sıcaklığı, serin rüzgarın fısıldadığı yeni düşünceler… Bunların her biri, hayatın karmaşasında unutulmaya yüz tutmuş küçük mutluluklardır.
Sonbahar, insana şunu hatırlatır: Değişim kaçınılmazdır. Dallarından ayrılan her yaprak, aslında bir vedadan çok bir başlangıcın simgesidir. Yenilenmenin, tazelenmenin ve hayata başka bir açıdan bakabilmenin çağrısıdır. Bugün kaybettiğimizi düşündüğümüz şeyler, yarının umuduna açılan kapılar olabilir.
Bizler, çoğu zaman değişimi bir tehdit olarak görürüz. Oysa sonbaharın öğrettiği en büyük ders, değişimin içinde saklı olan güzelliği fark edebilmektir. Yaşamın döngüsünü kabullenmek, kalbimizi olgunlaştırır. Tıpkı ağaçların yapraklarını bırakıp köklerine çekilmesi gibi, biz de zaman zaman içimize dönmeli, kendimizi yeniden tanımalıyız.
Dilerim ki bu sonbahar, yalnızca mevsimlerin değişimi değil, aynı zamanda ruhlarımızın da tazelenmesi olsun. Hepimize içten bir olgunluk, sabır ve umut kazandırsın. Onun renkleri, bir vedadan çok, yeni ufukların habercisi olsun. Ve her an, geleceğe atılmış parlak bir adım haline gelsin.
Sevgi ve saygılarımla,
Mehmet Açık