Bazı ölümler vardır ki, sessizdir, unutulur. Bazı ölümler vardır ki, yüzyıllar geçse de milletin bağrında bir meşale gibi yanar. Enver Paşa’nın ölümü işte o ölümlerdendir.
Tarih 4 Ağustos 1922. Yer, bugünkü Tacikistan sınırları içerisinde kalan Pamir Dağları’nın Çeğen Tepesi. Güneşin kavurduğu, dağların haşmetiyle suskunlaştığı o coğrafyada, bir avuç Türk mücahidi mitralyöz mevzilerine karşı yalın kılıçla hücuma kalkar. İçlerinden biri, zırhlara bürünmüş değil, rütbelerini sökmüş, paşalığını terk etmiş, milletinin yalnızca bir evladı olarak en önde yürümektedir. Bu kişi, Osmanlı’nın son büyük askerlerinden, Turan ülküsünün aziz neferi Enver Paşadır.
O gün orada sadece bir insan toprağa düşmedi. O gün orada, işgal altındaki Türkistan için doğudan yükselen bir hürriyet çağrısı yankılandı. O gün orada, tarihin yüreğine kazınmış bir idealin fedakârlıkla yoğrulmuş imzası atıldı.
Enver Paşa: Paşalık Makamından Ülkü Şehitliğine
Enver Paşa, sıradan bir asker değildi. O, Balkan Harbi’nde orduların geri çekildiği günlerde bile moral veren, Trablusgarp’ta sömürgeciliğe direnen, Sarıkamış’ta bütün yönleriyle tartışılan ama her zaman milletin varlığı ve birliği için çırpınan bir idealistti.
Mondros’un ardından işgal altındaki İstanbul’da duramazdı. Batı Trakya’ya geçti, ardından Berlin, Moskova, Buhara… Her gittiği yerde halkı birleştirmeye çalıştı. Çünkü onun için mücadele sadece toprak kazanmak değil, milleti millet yapan değerleri ayağa kaldırmaktı.
Turan onun için coğrafi bir birlik değil, ruhi ve ahlaki bir diriliş hareketiydi. Dili bir, dini bir, soyu bir milyonlarca insanın kendine güvenini geri kazanmasıydı. Bu yüzden, düşmanın kurşunu değil; asıl onu yaralayan, milletinden gelen vefasızlıktı. Fakat o, buna rağmen yılmadı.
Türkistan’dan Anadolu’ya Uzanan Bir Bağ: Dava Ortaktır
Bugün Enver Paşa’yı sadece anmak için değil, onun davasını yeniden anlamak için durmalıyız. Çünkü Türkistan hâlâ özgür değil. Kafkasya, hâlâ kuşatma altında. Kerkük’te, Tebriz’de, Karabağ’da, Doğu Türkistan’da bir milletin parçalanmış hikâyesi devam ediyor.
Enver Paşa’nın ölümünden 103 yıl sonra bile bu dava, hâlâ tamamlanmamıştır. Çünkü emperyalizm, sadece toprakları değil; milletlerin hafızasını da işgal eder. Enver Paşa’yı tarihten silmek isteyenler, aslında milletin hafızasını budamak isteyenlerdir.
Bugün Turan denince dudak bükenler, dün onun için can verenleri unutmuş olanlardır. Oysa biz biliyoruz ki, Turan bir hayal değil, Türk milletinin tarihî refleksidir. Bu birlik sağlandığında, sadece Türkler değil, mazlum milletler de yeniden nefes alacaktır.
Tarih Yazmayanlar, Tarihin Esiri Olur
Ne yazık ki bugün hâlâ Türk milletine ait olmayan kalemler, Enver Paşa’yı ya görmezden gelir ya da karalamaya çalışır. Çünkü bu isimler, bağımsızlık fikrini, millet iradesini, Türk kimliğini hatırlatır. Modern tarih kitaplarında Enver Paşa bir “maceraperest” olarak tanıtılırken, başka ulusların liderleri göklere çıkarılır. Bu, basit bir yanlılık değil, zihinsel bir işgaldir.
İşte bu nedenle, bugün elimizde kalem varsa, tarihe yeniden yazmak için kullanmalıyız. Biz de bunu yapıyoruz. Hazırladığımız “Kafkas ve Türkistan Mezarımı” adlı kitabımız, sadece bir tarih anlatısı değil; aynı zamanda bir milletin silinmeye çalışılan hafızasına bir çentiktir. O kitap, mahşerde bir vesika olsun diye yazılıyor; vefasızlığa karşı vefa, unutuşa karşı hatırlayış için kaleme alınıyor.
Unutan Yenilir, Hatırlayan Dirilir
Enver Paşa’yı anlamak, geçmişi yüceltmek değil; bugünü ayağa kaldırmaktır. Çünkü unutanlar, tarihin acımasız tekrarına mahkûm olur. Hatırlayanlar ise, yeniden dirilir, yeniden kurar, yeniden yürür.
Enver Paşa’yı hatırlamak, sadece bir insanı değil, bir fikri, bir ruhu, bir milleti hatırlamaktır.
O yüzden bugün, Enver Paşa’yı bir kez daha anarken, sadece “rahmet olsun” demiyoruz. Diyoruz ki:
• O dava yarım kaldı ama sönmedi.
• Turan susmadı, sadece derinlere çekildi.
• Ve biz buradayız!
Ruhun Şad Olsun Komutanım!
Bugün, 103 yıl sonra, seni unutmayanlar hâlâ var. Yüreği Turan diye atan gençler, senin izini takip ediyor. Senin gibi doğuya bakanlar, senin gibi coğrafya değil; milletin onurunu savunuyor.
Çeğen Tepesi’nden yükselen o ses, hâlâ duyuluyor. Senin çığlığın, hâlâ vicdanlı kulaklarda yankılanıyor. O yüzden diyoruz ki:
Ruhun şad, mekânın cennet, davan kutlu olsun!
Yaşasın Enver Paşa!
Yaşasın Turan!
Burcu Çatal