Yener Aydın
Türkiye, son yıllarda siyasi ve sosyal olarak çok kritik eşiklerden geçiyor. Her kriz, her değişim, toplumun yapısını dönüştürmeye yönelik bir hazırlık gibi ilerliyor. Bugün yeniden masaya gelen “Yeni Anayasa” tartışmaları da işte bu dönüşüm hamlelerinin en stratejik adımı.
Siyasi iktidar, “Terörsüz Türkiye” adıyla sunduğu sürecin ilk adımında, hızla bir Anayasa Komisyonu kurdu. Bu, devlet geleneğinde olağanüstü bir hızdır. Peki neden bu acele? Neden şimdi?
Cevap net: Hedefteki maddeler, devletin temel taşı olan üniter yapı, resmi dil, milli kimlik ve yürütme sistemi ile ilgili.
Hedefteki Maddeler: 42, 66 ve 101
DEM Parti adına konuşan Saruhan Oluç’un “Anayasa’nın 66. maddesi sorunludur” sözleri her şeyi özetliyor. Peki, bu madde ne diyor?
“Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.”
Bu ifade; etnik köken, din, mezhep gözetmeksizin herkesi birleştiren, kapsayıcı bir devlet tanımıdır. Ne var ki, bazı çevreler bu tanımdan rahatsız. Çünkü onların derdi ortak kimlik değil, kimlik ayrışmasıdır.
“Türkiyelilik” kavramı, görünüşte demokratik ve kapsayıcı gibi sunulsa da gerçekte “milletsiz bir devlet” projesidir. Bu ifade, yalnızca etnik bölünmeye değil, aynı zamanda vatandaşlık temelinde ortak aidiyetin çökertilmesine giden yolun taşlarını döşer.
10. maddeyi hatırlayalım:
“Herkes… ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
Bu madde zaten kimseyi dışlamamakta, farklılıkları tanımakta ve hukuk güvenliği sağlamaktadır. O hâlde 66. maddeyle neden oynanmak isteniyor? Cevap açık: Milletin adı silinmek isteniyor.
Eğitimde Dil ve Yön: 42. Madde
Anayasa’nın 42. maddesi, eğitim sisteminin ruhunu belirler:
“Eğitim ve öğretim, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda yapılır… Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim dili olarak okutulamaz.”
Atatürk’ün “milli terbiye” anlayışı, bu maddeyle somutlaşır. Ancak, çok dillilik talepleriyle bu sistem hedef alınıyor. Eğitimde etnik ayrımın meşrulaştırılması, yalnızca bir dil meselesi değildir. Bu, milli birliğin çözülmesidir.
Tarihten örnek verelim: Yugoslavya parçalanırken ilk adım, dilde ve eğitimde “özerklik” olmuştu. Her etnik grup kendi müfredatını, kendi tarih anlatısını oluşturdu. Sonuç? Altı parçalı bir harita ve iç savaş.
Yürütmenin Rotası: 101. Madde
101. madde, Cumhurbaşkanının görev süresi ve seçilme koşullarını düzenler:
“Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.”
Yeni anayasa tartışmalarında bu madde de hedefte. Amaç, mevcut cumhurbaşkanına üçüncü kez hatta belirsiz sayıda seçilme imkânı tanımak. Bu, anayasal sınırların esnetilmesi değil, fiilen kaldırılmasıdır.
Bir diğer önemli konu da, seçilme sisteminde değişiklik yapılmak istenmesi:
“Yüzde 50+1” yerine “en çok oyu alan seçilsin.”
Bu da, çoğunluğun iradesine dayalı sistemden uzaklaşmak ve parçalı yapıların güç kazandığı bir seçim ortamı oluşturmak anlamına gelir.
Küresel Plan: Büyük Ortadoğu Projesi
Bugün Türkiye’de yaşanan anayasa tartışmaları, yerel veya tesadüfi değildir. Bu tartışmalar, Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) bir parçasıdır. ABD’li düşünür Noam Chomsky, “Kudüs Amerikan Girişimcilik Enstitüsü”nün raporunu şöyle aktarır:
“Ortadoğu’da ulusal kimlik yok edilmeli. Bunun için bölgede Osmanlılaştırma modeli canlandırılmalıdır. Ulusal direnç ortadan kaldırılmalı.”
BOP’un en temel hedefi, ulus-devletleri zayıflatmak, bölgesel kimlikleri güçlendirmek ve Batı’ya bağımlı federal yapılar oluşturmaktır.
Bu planı yıllar önce CIA Ortadoğu Direktörü Graham Fuller açıkça ifade etti:
“Kemalizm bitti… Türkiye, İslam’ın sosyal yaşamdaki rolünü yeniden düşünmeli.”
Yani “milli duruşun devri kapandı, yeni dönemde kimliksizleştirilmiş ve kontrol edilebilir bir Türkiye inşa edilmeli” diyorlar.
Suriye, Kuzey Irak ve Türkiye
Bugün Suriye’nin kuzeyinde PYD/PKK varlığını sürdürüyor. Silah bırakmadılar. Aksine, ABD’nin desteğiyle kurumsallaşıyorlar. Tıpkı Kuzey Irak’ta olduğu gibi federal bir yapı kurma yolundalar.
Bu yapı, Türkiye sınırlarına sıfır noktada.
Peki sonra?
Hatay, Kahramanmaraş, Antep, Urfa, Diyarbakır…
Yeni bir harita için her şey hazır.
Yeter ki biz, “Anayasa” kılıfıyla kendi temelimizi dinamitleyelim.
Hatırlamak Zorundayız
Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku’nda 17 kez “Türk” geçer. O hâlde bu metni de mi değiştireceğiz?
Bakın, Nutuk’un son cümlesinde Atatürk şöyle diyor:
“Bu söylediklerim gerçek olduğu gün, senden (Türk Milleti’nden) ve bütün medeni dünyadan dileğim şudur: Beni hatırlayınız.”
Hatırlıyoruz Paşam.
Türk Milleti olarak, kimliğimizi, dilimizi, devletimizi ve geleceğimizi korumak için hatırlıyoruz!
Son Söz
Bugün yapılmak istenen yeni anayasa, bir reform değil, bir rejim değişikliği adımıdır.
Milletin adı silinirse, milletin varlığı da sorgulanır.
Kimliksiz, kimseye hesap vermeyen bir sistem kurulur.
Oysa Türkiye’nin ihtiyacı, milletin adıyla barışık, cumhuriyetin temellerine sadık, hukukun üstünlüğüne bağlı bir yönetimdir.
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Saygılarımla,
Yener Aydın