Mehmet Açık
Gecenin bir vakti…
Sessiz, ıssız sokaklar…
8-10 çocuk, ellerinde bıçak, pala, sopa… Önünü kestikleri insanları kovalıyor.
Bunu izleyen biri olarak aklımdan ilk geçen soru şu:
“Anneniz nerede? Babanız nerede?”
Bu çocuklar neden bu saatte, bu sokakta, bu halde?
Evde oturup ders çalışmaları, uyumaları, oyun oynamaları gerekirken; karanlıkta, kesici aletle dolaşmak neyin göstergesi?
Ama biz neyi tartışıyoruz?
Kaymakam çocuk dövdü mü, dövmedi mi…
Birileri “Kaymakam çocuk dövemez” diye fırtına koparıyor.
Evet, kaymakam çocuk dövmez. Dövmemeli de. Devletin görevi cezalandırmak değil, önlemek ve korumaktır.
Ama mesele bu değil.
Mesele şu: Bu çocuklar orada ne arıyor? Kim bunlar? Neden sokaktalar?
Eğer bir memur sert davranmasa da biri yaralansa, gasp edilse, hatta öldürülse… O zaman ne diyeceğiz?
Olayların büyümesini beklemek mi daha doğru, yoksa erken müdahale mi?
Aile Nerede, Devlet Nerede?
Bu tablo sadece bir “kaymakam” tartışması değil; toplum olarak geldiğimiz yerin aynası.
Aile, “Ben çalışıyorum, zamanım yok” diyerek sorumluluğunu devredemez.
Devlet, “Benim görevim değil” diyemez.
Toplum, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığında olamaz.
Bu çocukların ellerinde kesici alet olması, onların ileride suç dünyasına sürüklenme riskinin habercisidir. Daha 12-13 yaşında suçun, şiddetin, korkutmanın tadına varan bir genç, yarın eline silah aldığında kim durduracak?
Yanlış Sorularla Vakit Kaybediyoruz
Kaymakamı linç ederek, olayı sosyal medyada hashtag malzemesi yaparak meseleyi çözemeyiz.
Asıl konuşmamız gereken şey şu:
• Bu çocuklar neden okula gitmiyor?
• Kimden cesaret alıyorlar?
• Hangi boşluk onları buraya itti?
Geç Olmadan…
Bugün “Çocuğa dokunma” diyenler, yarın o çocuğun bıçakladığı birinin yakınını teselli etmeye gidecek mi?
Bugün bu manzaraya “Abartmayın” diyenler, yarın kendi çocuğu benzer bir grubun önünü kestiğinde ne diyecek?
Biz hâlâ kaymakamı mı konuşacağız, yoksa çocuklarımızı mı kurtaracağız?
Ben cevabımı biliyorum.
Siz de biliyorsunuz.