featured
  1. Haberler
  2. Köşe Yazıları
  3. Barış Değil, Dönüşüm: Türkiye Yeni Bir Eşikten mi Geçiyor?

Barış Değil, Dönüşüm: Türkiye Yeni Bir Eşikten mi Geçiyor?

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Yarının Kötü Huyu, Dünü Taklit Etmesidir”

Yazar: Nihal Taş – GHA İstihbarat Servisi Şefi

Bugüne kadar özellikle iç siyasette ve toplumu keskin şekilde kamplaştıran konularda incitici bir dil kullanmaktan özenle kaçındım. Yanıcı tartışmalara bilerek mesafeli durdum.

Bugün için bambaşka bir yazı hazırlamıştım. “Barış süreci” başlığını açmaya niyetli değildim.

Ancak dün akşama kadar direnebildim. Çünkü birçok dostum ve meslektaşım bu konuda görüş bildirmemi istedi.

Öncelikle şunu net olarak ifade etmek isterim:

Kamuoyunda kullanılan “barış süreci” ifadesi eksik ve yanıltıcıdır.

Asıl adı “Terörsüz Türkiye Süreci” olmalıdır.

Çünkü yıllardır ödediği ağır bedellerle Türkiye, zaten kendi iç barışını büyük ölçüde sağlamıştır.

Unutmamak gerekir ki, “barış” kavramı, iki eşit taraf için kullanılır. Oysa devlet yargılar, affeder, düzen kurar; bu onun uhdesindedir.

Şurası açık:

Türkiye, ağır bedeller ödeyerek bir noktaya geldi. Ancak yarım asırlık bir yaranın da hukukî zemine kavuşması gerekiyor.

Dağlarda yaşlanan, suça bulaşmamış vatandaşlara yeni bir başlangıç fırsatı verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Ben de büyük çoğunluk gibi barıştan, iyilikten ve güzellikten yanayım.

Anaların ağlamamasını isterim.

Teröre ve savaşa harcanan kaynakların insanlık için kullanılması gerektiğini savunurum.

Ancak insanın tenine her zaman çarpan gerçek bir başka:

İnsan fazla başıboş bırakılmaya gelmiyor.

Güzel dilekler bir yere kadar; sonrasında gerçek politik akıl devreye girmeli.

Terörsüz Türkiye Süreci Kulağa Hoş Geliyor Ancak…

Bu süreç yalnızca Türkiye’yi kapsamıyor.

Irak’ı, Suriye’yi, hatta İran’ı da içine alıyor.

Bugün küçülen dünyada sınırlar sadece coğrafi anlam taşımıyor; sorunlar da hızla sınır aşabiliyor.

Türkiye kendi barışını sağlamış olsa da, sınırlarının ötesindeki istikrarsızlıklar her bakımdan Türkiye’yi etkiliyor.

İran, Irak, Suriye gibi ülkelerdeki gelişmeler artık birbirinden bağımsız düşünülemez hale gelmiştir.

Türkiye, PKK ile mücadelesinde ağır bedeller ödedi:

• Evlatlarını kaybetti,

• Ekonomisi zarar gördü,

• Müttefik bildiği ülkelerin ihanetine uğradı.

Ama sonunda büyük bir zafer kazandı.

Savaş tecrübesi olan, kendi savunma sanayisini kurmuş, teknolojik üstünlük elde etmiş bir ülke haline geldi.

Bir SİHA, bir tabur askerin bir haftada yaptığı işi artık bir saatte yapabiliyor; hem de sıfır kayıpla.

İki Ayaklı Süreç: Ekonomi ve Siyaset

Bu yeni sürecin iki ana ayağı var:

Birincisi, sosyo-ekonomik alan.

İkincisi, siyasi yapı.

Ekonomik açıdan bu süreçten:

• Turizm,

• Hayvancılık,

• Tarım,

• Sınır ticareti,

• Madencilik,

• Petrol üretimi ve

• İhracat gibi tüm sektörler yarar sağlayacaktır.

Basra Körfezi’nden Mersin Limanı’na uzanacak Kalkınma Yolu Projesi büyük bir ivme kazanabilir.

Ülke, psikolojik bir gerilimden kurtulabilir.

Ancak…

Bu yol, ince ve uzun bir yoldur.

Halkın hafızasında kapanmayan acılar vardır.

Her evde bir şehit, bir gazi, bir kayıp hikâyesi bulunur.

Terör örgütü başka kimlikler altında yeniden varlık gösterme, faaliyetlerini farklı adlar altında sürdürme çabasına girebilir.

Komşu ülkelerde faaliyetlerini tasfiye etmekten kaçınabilir.

Siyasi ve demokratik haklar genişledikçe,

• Özyönetim talepleri,

• Federatif çözümler,

• Çift dilli yapı gibi istekler resmiyet kazanabilir.

Yeni anayasa girişimleri hızlanabilir.

Bu noktada Türk kimliği dezavantajlı bir konuma sürüklenebilir.

Türkiye İçin Büyük Fırsat ve Büyük Risk

Eğer Türkiye bu süreci başarıyla yönetirse,

• Bölgesinde nüfuz alanlarını artırarak,

• Küresel bir güç haline gelebilir.

• Ekonomik ve siyasi bir dev olabilir.

Ancak bu gerçekleşirse, klasik anlamdaki ulus-devlet modeli değişebilir.

Ve yine düşük de olsa, Türkiye’nin küçülme riskleri de masada olacaktır.

Ben şahsen, ihtiyatlı bir iyimserlik içindeyim.

Türkiye’den önce Suriye ve Irak sahasındaki gelişmeler belirleyici olacak.

Çünkü bölgesel sorunlar artık tek başına bir ülkenin iradesiyle çözülemiyor.

Bölgesel vizyon ve uluslararası denge unsurlarıyla birlikte hareket etmek şart.

Son söz:

Tarihi tecrübeler gösteriyor ki, yarının kötü huyu, dünü taklit etmektir.

Eğer Türkiye geçmişin hatalarını tekrar etmezse, geleceğini daha güçlü inşa edebilir.

(GHA)

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Barış Değil, Dönüşüm: Türkiye Yeni Bir Eşikten mi Geçiyor?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Giriş Yap

Güncel Haber Ajans ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin