📌 KÖŞE YAZISI
Mehmet AÇIK – Genel Yayın Yönetmeni, Güncel Haber Ajansı (GHA)
Geçtiğimiz hafta Mersin’de önemli bir buluşmaya tanıklık ettim. Saadet Partisi Mersin İl Başkanlığı’nın ev sahipliğinde düzenlenen “Ortak Akıl, Güçlü Şehirler” başlıklı Madde Bağımlılığı Çalıştayı, yalnızca bir siyasi organizasyon değil; toplumsal duyarlılığın ete kemiğe büründüğü gerçek bir yüzleşme alanıydı.
Toplantı salonunun havası, bildiğimiz panellerden farklıydı. Çünkü orada sadece istatistikler, raporlar ya da çözüm modelleri değil; hayat hikâyeleri, gözyaşları ve mücadeleler konuşuluyordu.
Ali Gültekin: Dibe Vurmuş Bir Hayattan Ayağa Kalkan Bir Gazeteci
Çalıştayın en çarpıcı anı, meslektaşım Gazeteci Ali Gültekin’in konuşmasıydı. Ali Bey, on yıl boyunca madde bağımlısı olarak sokaklarda yaşadığını, kimliğini, insanlığını, saygınlığını kaybettiğini anlattı. Ardından ise nasıl yeniden hayata tutunduğunu, mesleğine döndüğünü ve şimdi bağımlı gençlere ulaşmak için nasıl mücadele verdiğini…
“Sokakta kaldığımda beni en çok soğuk değil, insanların gözümün içine bakmaması üşütüyordu,” dedi.
Bu cümleyle birlikte çalıştayın salonu derin bir sessizliğe büründü. Çünkü herkes, o anda anladı ki madde bağımlılığı yalnızca bir tıbbi ya da adli mesele değil. Bu, toplumun körleştiği her yerde yeniden büyüyen bir yaraydı.
Ali Gültekin’in yaşadıkları, toplumun görmezden geldiği binlerce gençten yalnızca birinin hikâyesi. Fakat onun bugün dimdik ayakta duruyor olması, aslında umudun hâlâ mümkün olduğunun canlı bir örneği.
Madde Bağımlılığı: Bir Sebep Değil, Bir Sonuç
Çalıştayda dile getirilen en net gerçek şu oldu: Bağımlılık, bir sonuçtur. Sebebi; parçalanmış aile yapısı, ilgisizlik, yalnızlık, işsizlik, çaresizlik ve bazen de sadece bir “merhaba” eksikliğidir.
Birçok uzman, sokakta kalan ya da maddeye yönelen gençlerin önce duygusal olarak toplumdan koptuğunu, sonra fiziksel olarak terk edildiğini belirtti. Gördüm ki meseleye sadece güvenlik eksenli ya da medikal bakışla yaklaşmak eksik kalıyor.
Anne-Babaların Sesi: Kamuran İnan ve Figen Özdemir
Çalıştayın bir diğer güçlü sesi, Uyuşturucuyla Mücadele Eden Aileler Derneği Başkanı Kamuran İnan ve dernek yöneticisi Figen Özdemir’di.
Kamuran Hanım’ın sesi titreyerek söylediği şu söz, belki de çalıştayın özetiydi:
“Biz artık sadece ağlamak istemiyoruz. Mücadele etmek, çocuklarımızı hayata kazandırmak istiyoruz.”
Figen Özdemir ise ailelerin yalnız bırakıldığını, çoğu zaman utançla baş başa kaldığını vurguladı. Uyuşturucu yalnızca bireyin değil, tüm ailenin sorunu. Ve bu sorun ancak toplumun birlikte omuzladığı bir süreçle aşılabilir.
Uyuşturucu ve Yaşam Köyleri: Bir Umut Modeli
Dernek tarafından önerilen “Uyuşturucu ve Yaşam Köyleri” modeli çalıştayda detaylı biçimde gündeme geldi. Bu köylerin yalnızca tedavi alanları değil; gençlerin sanat, üretim, doğa ve maneviyatla buluşacağı yeniden başlama merkezleri olması gerektiği vurgulandı.
Ali Gültekin gibi hayata dönen her genç için bu köyler, ikinci bir şansın, belki de gerçek bir kurtuluşun adresi olabilir.
Medya Nerede Durmalı?
Kendime sormadan edemedim: Biz gazeteciler olarak bu meseleyi ne kadar doğru anlatıyoruz?
Madde bağımlılığı haberleri çoğu zaman üçüncü sayfa trajedisi gibi sunuluyor. Oysa bağımlılık bir “haber değeri” değil; toplumsal sorumluluk taşıyan bir gerçekliktir.
GHA olarak artık bu konuyu yalnızca bir vaka değil, bir insanlık meselesi olarak işlemeye; çözüm odaklı bir dille, umut eksenli içerikler üretmeye kararlıyız.
Teşekkürle Kapanış: Umudu Büyütmek Mümkün
Bu anlamlı buluşmayı mümkün kılan herkese gönülden teşekkür ederim.
Başta bu çalıştayı organize eden Saadet Partisi Mersin İl Başkanlığı’na, süreci samimiyetle yöneten İl Başkanı Sayın Bilal Oğuz’a, katkı sunan tüm siyasi temsilcilere, uzmanlara, kurumlara ve sahadaki mücadeleyi büyük bir cesaretle dile getiren ailelere teşekkür ediyorum.
Bu çalıştayda yalnızca sorunlar değil, çözüme dair irade ortaya kondu. Gözyaşı vardı ama umutsuzluk yoktu. Çünkü insanlar ilk kez yalnız olmadıklarını hissettiler.
Son Söz: Daha Geç Kalmadan…
Bir ülkenin gençliği maddeye teslim oluyorsa, yalnızca bireyler değil, sistem de sorgulanmalıdır. Ve bizler — medya, siyaset, sivil toplum, aileler — bu sorgulamada rol almak zorundayız.
Ali Gültekin’in gözleri hâlâ anlatıyor. Kamuran İnan hâlâ dua ediyor. Figen Özdemir hâlâ mücadele ediyor.
Peki biz? Hâlâ sadece izliyor muyuz?
“Bir genci kurtar, bir toplumu ayağa kaldır.”
Bu söz, sadece bir yazının değil; bu ülkenin geleceğinin başlığı olmalı.
Mehmet AÇIK
Genel Yayın Yönetmeni – Güncel Haber Ajansı (GHA)