Ali Develi yazdı
Mustafa Kemal Paşa, 1919 yılında başlayan emperyalist işgali nasıl bertaraf etti ve büyük zaferi nasıl elde ederek Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu? Cevap nettir: “Ya istiklal ya ölüm!”
Dünyada emperyalizme karşı verilen ilk Kurtuluş Savaşı’nı vererek ve dün, 30 Ağustos günü 103. yılını kutladığımız büyük zaferi kazanarak! Bu zafer, sadece bir savaşın sonucu değildi; aynı zamanda Lozan Barışı’nın da temeli oldu.
O gün kazanamadığımız takdirde, bugün emperyalist bir devletin çizmeleri altında eziliyor olurduk. Zafer ve barış, emperyalist güçlerin bize armağanı olmadı; silahımızla, on binlerce şehit vererek kazandık bunları.
Bugün ise tablo değişmedi; ülkemiz hâlâ ABD emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi tarafından kuşatılmış durumda. Peki, barışı nasıl sağlayacağız, yeni zaferleri nasıl kazanacağız?
Teslim mi olacağız? 1919 Eylül’ünde Sivas Kongresi’nde reddettiğimiz manda ve himaye anlayışını mı tekrar sineye çekeceğiz? Sözde barış diyerek boyun mu eğeceğiz?
ABD emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi, mazlum milletlerin silahla bile kazandığı hangi barışa razı olmuştur ki? Filistin’e, Gazze’ye bakın… Çocukların, kadınların, sivillerin üzerine düşen bombalar ve ablukalar karşısında ellerinde “Barış” pankartlarıyla poz verenler, gerçekte barışı değil, hegemonik kontrolü savunuyor.
Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de ve Afrika’nın birçok bölgesinde yaşanan müdahaleler bunun somut örnekleri. Hangi barış, bu müdahalelerle sağlanabilir? Hiçbiri… Çünkü gerçek barış, sadece mazlum milletlerin kendi iradesi ve direnişiyle kazanılır. Tarih bunu defalarca kanıtladı.
Gerçek barış ancak, millî devletleri dağıtarak dünya hegemonyası peşinde koşan bu güçler karşısında, mazlum milletler tarafından verilen kurtuluş savaşları ile sağlanabilir. Teslimiyetin getirdiği barış, köleliğin adıdır; mücadeleyle kazanılan barış ise özgürlüğün ta kendisidir.
Sizi kimler uyutuyor? Hangi sözde barış savunucuları gerçekte emperyalist projelerin taşeronluğunu yapıyor, hangi tartışmalarla gerçek mücadeleyi gölgede bırakıyor? Bugün barışın bedelini ödeyecek cesaret ve kararlılık göstermezsek, tarih tekrar aynı sınavı önümüze çıkaracaktır.
Unutmayın: Barış pasif bir bekleyişle gelmez. Zafer de teslimiyetle kazanılmaz. Mustafa Kemal’in önderliğinde verilen Kurtuluş Savaşı, bunun en çarpıcı örneğidir.
Bugün de yapılması gereken bellidir: Mazlum milletlerin yanında durmak, emperyalizme ve Siyonizme karşı bir duruş sergilemek, millî devletin bağımsızlığını korumak ve gerektiğinde savaşarak zaferi ve gerçek barışı kazanmaktır.
Barış, gönüllerde değil, sahada kazanılır; zafer de teslimiyetle değil, direnişle elde edilir.