Belgin Uyar yazdı
Her gün kürsülerden, ekranlardan, sosyal medyadan aynı nutuk atılıyor: “Kadına şiddete hayır!”
Peki gerçekte ne oluyor? Kadınlar en yakınları tarafından dövülüyor, parmakları kırılıyor, elleri parçalanıyor, anneleri darp ediliyor. Canları yanıyor. Ama sonra ne oluyor biliyor musunuz? O mağdur kadın, gidip sanık sandalyesine oturtuluyor.
Düşünün: Diyarbakır’da bir anne, yıllardır şiddet gördüğü eşinden korunmak için mahkemeye gidiyor. Dosyası üç yıl sürünüyor. Hâkim “yarın gel” diyor, savcı dosyayı rafta bekletiyor. Kadın yoruluyor, tükeniyor ve davadan vazgeçmek zorunda kalıyor. Fail elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Kadın ise her gece kapısının kilidini üç kez kontrol ediyor.
Bir başka örnek: İstanbul’da genç bir kadın, kardeşi tarafından saldırıya uğruyor. Parmakları kırılıyor, eli yara bere içinde kalıyor. Adli tıpta rapora bakıyorsunuz: “Hafif.” Dosyaya böyle girince ceza çıkmıyor. Sonra ertesi gün televizyon haberlerinde: “Son dakika… Kadın cinayeti!”
Artık sormak gerekiyor:
Bu mudur kadına şiddete hayır demek?
Bu mudur adalet?
Bu mudur devletin koruması?
Kadınlarımız korkuyla yaşamak istemiyor! Her kapı çaldığında irkilmekten, sokağa adım attığında tedirgin olmaktan, en yakınının yumruğundan saklanmaktan bıktı. Çocuklarının gözleri önünde dövülmekten bıktı. Çocukların hafızasına şiddetle kazınmaktan bıktı.
Buradan açıkça söylüyorum:
Sayın hâkimler, sayın savcılar… Kadınların adalet beklentisini daha fazla çürütmeyin. Üç yıl, beş yıl süren davalar değil; hızlı, net ve caydırıcı cezalar verin. Çünkü her ertelenen dosya, bir kadının mezar taşına dönüşüyor. Çünkü her iyi hâl indirimi, bir başka erkeğe cesaret veriyor. Çünkü her cezasızlık, bir başka kadının ölüm fermanıdır.
Artık yeter!
Bu işkenceler bitsin. Kadınlarımız yaşasın, nefes alsın, sokakta başı dik yürüsün. Evinin kapısını korkuyla değil, huzurla açsın. Çocuklar annelerinin çığlıklarıyla değil, kahkahalarıyla uyansın.
Unutmayın: Biz sustukça, kadınların kanı sokaklara akmaya devam edecek. Biz sustukça, o “son dakika kadın cinayeti” haberleri sıradanlaşacak.
Ben susmayacağım.
Çünkü susmak, bu cinayetlerin ortağı olmak demektir.