Derya Morcalı – GHA Antakya Temsilcisi yazdı:
Beyni Yok Ama Fikri Var: Şekilci Zihniyetin İflası
Bir toplum düşünün… En büyük meseleleri arasında ekonomik kriz, eğitimde gerilik, ahlaki yozlaşma, adalet sistemine güvensizlik gibi başlıklar varken; bazıları hala sakalın kaç santim olacağına, sarığın kaç defa başa dolanacağına kafa yoruyor.
Daha da acısı, bu konuları tartışanlar yalnızca bireysel tercihler üzerinden fikir yürütmüyor; kendilerini toplumun ahlaki bekçileri, dini rehberleri olarak pazarlıyor. Halkın karşısına “hoca” sıfatıyla çıkıp, içi boş şekilciliği hakikatmiş gibi sunuyorlar. Ne ilim var, ne irfan… Ama ne hikmetse her konuda fikirleri var.
Evet, tam olarak şu tarif geçerli:
“Beyni yok ama fikri var.”
Sarıkla Değil, Ahlakla Ölçülür İnsan
Sarığın kaç metre olduğu ya da sakalın dudaktan kaç santim sarktığı, bir insanın faziletini ya da Allah’a yakınlığını belirlemez. Dini sembolleri kişisel imana dönüştürmek yerine, başkalarına dayatmak, Allah adına konuşmak cüretkârlıktır.
Oysa gerçek din, insana “önce ahlaklı ol” der. “Önce kul hakkını gözet, önce merhametli ol, önce adil ol” diye uyarır. Ama bu sahte hocaların lügatinde ne adalet var ne empati ne de çağın sorunlarına dair tek bir çözüm önerisi. Onlar sadece şekil üzerinden konuşur. İçeriği boş, anlamı sığ, ama sesi çok çıkan bir yobazlıktan başka bir şey değildir bu.
Şekilcilik Dini Değil, Toplumu da Zehirliyor
Bu zihniyetin en büyük zararı sadece dini kirletmesi değil; toplumsal ahengi de bozmasıdır. Gençler, din deyince yalnızca baskı, yasak ve ceza görüyor. Oysa İslam’ın özü sevgi, adalet ve özgür iradedir. Şekilciliğe hapsolmuş bu anlayış, dini hayattan soğutan, özellikle genç kuşakları inançtan uzaklaştıran başlıca etkendir.
Toplumun gerçek meselelerinden bihaber, bilimden uzak, sorgulamadan korkan bu kişiler, sadece konuşur. Yargılar. Damgalar. Kınar. Ama çözüm önermez, çare sunmaz, iyileştirmez.
Hoca Olmak İçin Önce İnsan Olmak Gerek
“İnsan ol!” diyoruz. Çünkü insan olmayı unutmuş bir kişinin sarığından, sakalından medet ummak nafiledir. Hoca olmak için ilim gerekir. İlim ise okumakla, düşünmekle, sorgulamakla, anlamaya çalışmakla mümkündür. Sadece dini değil; psikolojiyi, sosyolojiyi, tarihi, sanatı bilmeden, toplumla bağ kuramadan rehberlik olmaz.
Unvanlar yetmez. Sarıkla hoca olunmaz. Sakalla bilge olunmaz. Sadece şekli esas alan anlayış, modern zamanın softalığıdır.
Son Söz: Din, Vicdan Üzerine Kurulur
Hepimizin şunu idrak etmesi gerekiyor: Din, kalpten kalbe kurulan bir bağdır. Zorlamayla, baskıyla, dış görünüşle değil; samimiyetle yaşanır. Toplumun hocalara, kanaat önderlerine, manevi rehberlere ihtiyacı vardır elbet. Ama bu ihtiyaç, boş ezbercilerle değil; gerçek anlamda donanımlı, çağın farkında, ahlaklı insanlarla karşılanmalıdır.
Kendini toplumun önüne koyan, “bana uymazsan sapkınsın” diyen değil; “gel, birlikte anlayalım” diyebilen insanlar gerekiyor bu ülkeye.
Artık şekilcilikten sıyrılalım. Dinle alay edenleri değil, dini yozlaştıranları sorgulayalım. Sarığın metresiyle değil, insanın vicdanıyla ilgilenelim. Çünkü bugün en büyük ihtiyacımız “insan” olmak. Gerçekten, samimiyetle, dürüstçe…