featured

Mehmet AÇIK – VİTRİN

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

KAFDAĞI’NIN BEKÇİLERİ

temmuz gecesi… Yüreğim geceden daha sıcak. Dilimde, sevdiğim türkülerin hüzün dolu ezgisi… Ruhuma katık ettiğim nağmeleri dostlarla paylaşmanın sevinci… Sonra bu geceye ansızın düşen, geceden daha kara bir haber… Kör bir bıçak gibi inlete inlete geceye değen sessizlik… Şaşkınlık, endişe ve korku… İnanmak ne zordu; bu çağda, böyle bir zamanda halkın iradesinin yok sayılmak istenmesine. Gönlümüz razı olur muydu, milletin onurunun zedelenmesine? Kabullenmek mümkün müydü, devletimizin ne olduğu belirsiz odaklara sunulmak istenmesini? Başında beklemek zordu, dibi görünmez bir kuyunun. Ve cevabı hiç kolay değildi “Şimdi ne olacak?” sorusunun. Gökten ay yarısı düştü, gönüllere gecenin karası. Öyle kapkara bir geceydi. Sessizlik dilimizde kurumuş bir heceydi. Karanlığı yırtan iki seda bozdu bu kör sessizliği mana iklimlerinden geceye ışık ışık yağan sela sesleri. Bu seslerin büyüsüyle, zihnimizdeki sisler dağıldı birden. Bu, bir ve beraber olmanın çağrısıydı ve yankısını gönüllerinde duyup coşacak milyonlar vardı. Şu Sakarya, şu Seyhan, şu Kızılırmak! Boyun eğer miydi bu karanlık gidişe? “Yorgunum akmam.” der miydi deli Fırat? Ya Toroslar, ya Ilgaz? Geçit verir miydi bu hainlere? Ne zaman üstümüze kara bulutlar çökse, ne vakit hain bakışlar şimşek şimşek çaksa göğümüzde, önce Allah’a güvenir, sonra memleket sevdalılarına özenirim. İşte bir kadın! Nene Hatun’dan yadigâr. Şurada bir ihtiyar! Tükenir mi Sütçü İmamlar? Ve bir çocuk, daha on beşinde, akranlarının ismi Çanakkale Şehitliği’nde. Zulme siper olup bir destan daha yazdılar hece hece. İsimlerini gönüllerimize “kahraman” diye kazıdılar o gece. İşte ülkem, işte milletim! “Vatan namustur.” der yüreğim. Dilimizden düşmeyecek bir türküdür o. Sevdası hiç bitmeyecek bir şiir. Uğrunda şehitler verdik şehir şehir. Dilime Akif’ in nefesinden bir şiir gelir: “Asım’ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek. İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek

15 temmuz Ellerinden öperim, memleket türküleriyle beşik beleyen annelerin. Geleceğini vatan sevgisiyle besleyen öğretmenlere selam ederim. Ve sonsuz selam olsun memleketinden vazgeçmeyecek çocuklarıma, gençlerime. Öykülerini yazdım, çocuk yüreğimin en masum sesiyle: “Söylenmemiş bir ağıt dudaklarında Göz yaşların donmuş al yanağında. Söyle, benim için mi, ey güzel ana? Türk evladı kurban bu vatana.” Vatanım, ulu çınarım! Dört mevsimini yüreğimde saklarım. Seni yaprak yaprak, çiçek çiçek gönlümüzde yeşerttik. Toprağına su verip köklerinde dirildik. Hangi hoyrat eller kırabilir dallarını? Kimseler solduramaz nazlı baharlarını. Gölgende yemyeşil rüyalara daldım. Dallarına renk renk ümitler astım. Öyle parlak, öyle diri. O kirli eller silemez renklerini. Düşman bir değil, bin de yetmez saymaya fakat madde mahkûmdur manada boğulmaya. Yaşamak maddeye sahip olmak değildir. Var olmak cihan sofrasında, başköşeye bencilce kurulmak da değildir. Yaşamak zerreden küreye bakmaktır. Asırlarca verdiğimiz o kutlu savaştır. Düştü sanılan “yaralı aslan” nasıl da kükreyerek kalktın ayağa? Şimdi çağlıyor sesin küçük sulardan koca ummanlara. İmanı olmayan inanmaz ki bu tezada. Ben bir öğretmenim. Hainlere karşı göğsü iman dolu bir siperim. İnancımdan alırım gücümü. Hiçbir fâniye kul köle değilim. Bilim aynasında ilmim kadar varım. Dünya denizine özgürlüğüm ile akarım. Bir elimde iradem, bir elimde benliğim. Hiçbir zaman rotasından sapmayacak dümenim. Paslanmış fikirler demir atamaz limanlarıma. Kimin gücü yeter, kim set çekecek yollarıma? Ve analar, babalar! Yine pusuda bekliyor hain kucaklar. O kucaklar ki ateş dolu. Önce tatlı tatlı okşar sonra sinsice sarar ruhunu. Yanmasın gençliğimiz, kararmasın gelecek. Haydi, beraber bozalım bu oyunu. Ben kadın, Ben anne, Ben öğretmen, Ben bir vatan evladı. Bilinsin ki hainler geçemez yolumuzdan. Namahrem dilleri tadamaz suyumuzdan. Kim yan bakarsa toprağıma, suyuma; bir canım var, o da yeter – seve seve… – vatan yolunda. Ey gökyüzünde süzülen kuşlar! Yüreklerimiz Kaf Dağı kadar. Otuz değil milyon kuş konar oraya. Hiç bitmeyecek bir sevdamız var. Geçer Peygamber’in gül bahçesinden, bir Anka heyecanıyla yine doğar küllerinden Kaf dağının bekçileri
istiklal marşında şair Mehmet Akif ERSOY’un dediği gibi

Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.

Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli-

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım,

Her cerihamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden naşım;

O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:

Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl

Mehmet AÇIK
GHA – Genel Yayın Yönetmeni

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Mehmet AÇIK – VİTRİN

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Giriş Yap

Güncel Haber Ajans ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin