Erhan Arslan – GHA Ekonomi Servisi Müdürü
Ortadoğu yine diken üstünde.
İsrail’in İran’daki nükleer tesislere saldırdığı iddiaları ve İran’ın buna sert yanıt verme ihtimali, bölgeyi tam anlamıyla bir savaşın eşiğine getirmiş durumda. Küresel kamuoyunda yükselen endişe yalnızca çatışma riskine değil, bu riskin doğrudan ekonomik sonuçlarına da odaklanmış durumda.
Savaş, artık yalnızca orduların değil, ekonomilerin de savaşı haline geldi.
Ve bu savaşta hedef alınan yalnızca cepheler değil; enerji piyasaları, para birimleri, yatırım iklimi ve gıda zincirleri oluyor.
1. Enerji Krizi ve Petrol Fiyatları: Dünya Ekonomisinin Nabzı
İran ve İsrail arasındaki olası çatışmanın en hızlı etkisi enerji piyasalarında hissedilecektir. İran, dünyanın önde gelen petrol ve doğalgaz üreticilerinden biri. Ayrıca Hürmüz Boğazı, küresel petrol taşımacılığının yüzde 20’sinden fazlasının geçtiği hayati bir geçiş noktası. Bu boğazın güvenliğinin tehdit altına girmesi halinde, petrol fiyatlarında ani ve sert sıçramalar yaşanabilir.
Brent petrolün 100 doları aşması sadece teorik bir risk değil, oldukça olası bir senaryo halini alır. Bu durum, dünya ekonomisinde yeni bir maliyet enflasyonu sürecini tetikleyebilir.
2. Türkiye Özelinde: Enerji Faturasındaki Artış
Türkiye, enerji ithalatçısı bir ülkedir. Petrol ve doğalgazı büyük ölçüde dışarıdan alır. 2024 yılında enerji ithalatına ödenen tutar 70 milyar dolara yaklaşmıştı. Savaş senaryosunda bu rakamın daha da yukarılara çıkması kaçınılmaz.
Enerji maliyetlerindeki bu artış, Türkiye’de başta akaryakıt, elektrik ve doğalgaz tarifelerine zam olarak yansır. Ulaştırma ve üretim maliyetleri zincirleme bir şekilde yükselir. Bu da fiyat istikrarı açısından ciddi bir tehdit oluşturur.
3. Enflasyon Sarmalı ve Merkez Bankası Dilemmaları
Yüksek enerji fiyatları ve döviz baskısı altında Merkez Bankası’nın manevra alanı daralır. Zaten enflasyonla mücadele kapsamında yüksek faiz politikası uygulanıyor. Savaş ortamının getireceği ek enflasyonist baskılar, para politikasını daha da karmaşık hale getirebilir.
Üretici enflasyonu (ÜFE) yukarı yönlü tetiklenirken, tüketici fiyatlarında da yeni bir sıçrama yaşanabilir. Hükümetin bu noktada hem para hem maliye politikalarını eşgüdüm halinde yürütmesi gerekir.
4. Jeopolitik Risk ve Döviz Kuru Baskısı
Savaş atmosferi yatırımcı psikolojisini doğrudan etkiler. Jeopolitik risk algısının yükselmesi, gelişmekte olan ülkelere olan yabancı yatırım iştahını azaltır. Türkiye bu kategoride ilk sıralarda yer aldığından, olası bir savaş durumunda portföy yatırımlarının Türkiye’den çıkışı hızlanabilir.
Bu da döviz talebini artırır, TL üzerinde baskı yaratır, kur artışları tetiklenir. Kur artışı, ithal girdi maliyetlerini artırdığı için yeniden enflasyona yansır.
5. Altın, Gümüş, Kripto: Güvenli Limanlara Kaçış
Küresel kriz dönemlerinde yatırımcılar, altın ve gümüş gibi değerli metallere yönelir. Aynı şekilde kripto paralarda da sıçrama gözlemlenebilir. Türkiye’de iç piyasada da vatandaşların altın talebi artabilir. Bu, döviz rezervlerinin yönetimini ve iç piyasadaki para arzını etkileyebilir.
6. Ticaret Hatları, Lojistik ve Gıda Tedariki
İran üzerinden Orta Asya’ya uzanan kara ve demir yolu ticaret hatları Türkiye için önemlidir. Savaş halinde bu hatların kapanması veya tehlike arz etmesi, ihracatın sekteye uğramasına neden olabilir.
Ayrıca savaşın, başta buğday ve pirinç olmak üzere gıda hammaddesi tedarik zincirlerine de olumsuz etkileri olabilir. Gıda enflasyonu riski bu açıdan yeniden gündeme gelebilir.
7. Yatırım ve Reel Sektör: Belirsizlik Ortamı
Savaş, reel sektör yatırımlarını olumsuz etkiler. Sanayi üreticileri, yeni yatırımlarını askıya alabilir. Belirsizlik ortamı, bankacılık sektörünün kredi politikalarını da daha ihtiyatlı hale getirir. Ekonomide durgunluk ve maliyet artışı aynı anda yaşanabilir.
SONUÇ: SAVAŞ, EKONOMİNİN GÖRÜNMEYEN CEPHESİ
İran ve İsrail arasında patlak verecek sıcak bir çatışma; sadece Ortadoğu’yu değil, tüm dünyayı ve Türkiye’yi doğrudan etkiler. Savaş, artık sadece toprak değil; ekonomik gelecek, enerji dengesi ve sosyal istikrar üzerine de kurulu bir denklem.
Türkiye’nin bu riskleri önceden görüp, stratejik enerji stoklaması, kur korumalı sistemlerin revizyonu, gıda güvenliği ve dış ticaret alternatiflerini hızla gözden geçirmesi gerekiyor.
Çünkü savaşın kazanını olmaz.
Ve bazen savaş, barıştan çok daha pahalıya mal olabilir.