Nihal TAŞ
Bizi zelzelenin dehşetinde unutanlardan eyleme, Allah’ım…
Bizi, yalnızca acının içindeyken değil; nimetle sınandığımızda da Sana yönelenlerden eyle.
Çünkü imtihan sadece yıkımla gelmez, bazen bir bolluk, bazen bir alkış, bazen de bir unutuş olur sınav kâğıdımız.
Musibetler gelip geçicidir; ama insanın gerçekten imtihanı, ne zaman neyle sınanacağını bilmemesindedir. Her bir an, her bir anlık hal, büyük bir sınav. Bazen ruhsal sarsıntılar, bazen maddi yıkımlar karşımıza çıkar. Ama ne kadar da farklıdır, bir insanın içsel olarak karanlık zamanları nasıl geçirdiği ve bazen sadece huzura yönelmesiyle bulduğu kurtuluş.
Zelzelenin, kasırganın, fırtınaların, felaketlerin ardında bazen sadece bir şey kaybolmaz. İnsanlık kaybolur, vicdanlar kaybolur, insan olmanın en yüce yönleri bazen unutulur. Bizi unutanlardan eyleme, sadece musibette değil, nimet zamanında da Sana yönelen kullardan kıl.
Çünkü insanlar bazen nimet zamanında da unutur. Kendi bolluklarının, kendi rahatlıklarının içinde, Allah’ı unutur ve dünyaya dalarlar. Oysa asıl sınav, rahatlık içinde Allah’a ne kadar yakın olabildiğimizde gizlidir.
Nice sabahlar vardır karanlık gecelerden sonra doğan. Biz de karanlıklardan çıktık şimdi, yalnızca bir gün değil, bir ömürlük bir sabah istiyoruz.
Bu sabahı istiyoruz ki, yıkıntılar üzerinde yeniden bir diriliş olsun. Üzerimize sekinet yağsın, içimize huzur girsin. Çünkü ne kadar yıkım görürsek görelim, bir yolun sonunda mutlaka yeniden doğan bir sabah vardır. Bu sabah, karanlıkları aydınlatan ışık gibi, yüreklerimizi de aydınlatsın.
Her birimiz farklı bir şekilde sarsıldık, farklı bir şekilde üzüldük. Ama bir gerçeği hepimiz biliyoruz: İnsanın en büyük kurtuluşu, sabrıdır. Sabırla, inanarak ve Allah’a tevekkül ederek yeniden var olabiliriz.
Yüreklerimize sekinet, içimize sükûn yağdır. Çünkü yıkımın ardından bile bir bahar gelebilir, eğer Sen “ol” dersen. Bizim için yeter ki Sen “ol” de, her şey yeniden şekillensin, güzelliklerle dolsun.
Yıkıntılar arasında bir gül bahçesi yaratmak, sadece Senin kudretindedir. O yüzden her şeye rağmen, her türlü musibete rağmen, Senin varlığınla huzur bulabiliriz. Sen ol dersen, hayatın en zor anları bile bir anda güzelleşebilir. Bir tek senin iradenle, bütün karanlıklar aydınlığa dönüşebilir. İşte buna inanıyoruz, buna güveniyoruz.
Biz buralardayız, yorgunuz ama umutluyuz. Yalnızca enkazların altında değil, içimizin derinliklerinde de taşlar var. Kimimizin dili sustu, kimimizin gözyaşları konuşuyor şimdi. Ama her hâlimizle, her hâlimizde Sana geldik. Ne çok şeye ihtiyaç duyuyor gibi görünsek de aslında tek bir şey var istediğimiz: Senin rahmetin.
İçimizdeki kaybolmuş umutları, unutulmuş hayalleri, kırılmış kalpleri ancak Sen onarabilirsin. Bizim yalnızca Senin yardımına ihtiyacımız var. O yardım ki, bizi sadece yıkıntılardan kurtarmakla kalmaz, aynı zamanda ruhumuzu da temizler, yeniler.
Kimsesizlerin kimsesi olan Allah’ım… Sesimizi duy, duamızı kabul eyle. Bizi başı secdede ama kalbi başka yerde olanlardan değil, hem secdede hem kalpte yalnız Sana yönelmiş kullarından eyle.
Bize sabır ver, sebat ver, kalbimize huzur ver. İçimizdeki korkuyu, kaygıyı al, yerine güveni ve teslimiyeti koy. Senin her işin hayırdır, her olayda bir hikmet vardır. Biz buna inanıyoruz ve senin her şeyin en doğrusunu bildiğine güveniyoruz.
Zaman geçiyor, gündemler değişiyor, insanlar unutuyor. Ama Sen unutmuyorsun. Bize de unutmamayı öğret.
Zelzeleyle sarsılan yerleri değil, sarsılmasın diye ihmal ettiğimiz vicdanlarımızı da onar.
Çünkü her felaket, bir uyarıdır; her zorluk, bir öğüttür. Bizler sadece acı çekmekle kalmıyoruz, aynı zamanda bundan ders çıkarmalıyız. Geçici olan her şey gibi, felaketler de geçer. Ama geride kalan kalp, ruh ve vicdanın sağlıklı olması önemlidir.
Sana geldik, yalnızca Sana sığınıyoruz.