Halkın Sesi
Şimdi biz sizinle tanışıklık üzerinden konuşacaksak…
Dünü, bugünü ve yarını doğru koymamız gerekir masanın üzerine.
Çünkü dün yaşanan, bugünü şekillendirir; bugün attığınız adım, yarının yönünü belirler.
Hal ve gidiş işaretlemesine baktığımızda, ortaya çıkan tablo şudur:
Sizin tutum ve davranışlarınız, bu milletin ortak değer paydasına uymuyor.
Hep kendi penceresinden bakıp, kendi menfaatine göre tartan, ölçen, biçen bir haldesiniz.
Velhasıl, sizinle tanışız ama tanıdık değiliz.
Çünkü samimiyet başka, çıkar başka…
Ve biz, samimiyeti tanırız; menfaati de.
Siz, kapı zili gibisiniz…
Gelen basıyor, giden basıyor…
Kim uğrarsa kendi sesini duyurmak için sizi kullanıyor.
Sonra dönüp, bize karakter dersi vermeye kalkıyorsunuz.
Oysa sizin kapasiteniz bu…
Görme biçiminiz bu, idrakiniz bu…
Haklı olmaktan çok, haklı görünmenin peşindesiniz.
Kendi hikâyenizde başrol olduğunuzu sanarken, başkasının oyununda figüran olduğunuzu fark edemiyorsunuz.
Ve en tuhafı da şu:
Biz sizi dinlerken, siz bize laf yetiştirmeye çalışıyorsunuz.
Biz sahada ter dökerken, siz seyirci koltuğunda çekirdek çitliyorsunuz.
Sonra da çıkıp, “Biz olmasak siz olmazdınız” diye ahkâm kesiyorsunuz.
Eee, ne diyelim…
Alem bize hayran, siz bize seyran.
Ama unutmayın…
Halkın sesi, hakkın sesidir.
Ve o ses bir gün, sadece duymayan kulaklara değil, anlamak istemeyen yüreklere de ulaşacaktır.