Çocuklarının gözleri önünde yumruklanan baba olayı infial yarattı. Şiddete karşı yasalar neden yetersiz kalıyor?
İstanbul’da bir metrobüste yaşanan saldırı, Türkiye’de kamusal alanda artan şiddet vakalarının yeni ve çarpıcı bir örneği oldu. İki küçük çocuğuyla birlikte yolculuk eden bir baba, tanımadığı bir kişi tarafından hiçbir gerekçe olmaksızın yumruklandı. Çocukların gözü önünde gerçekleşen saldırı sonrası mağdurun yaşadığı travma kadar, çocukların psikolojik etkilenimi de tartışma konusu oldu.
Saldırgan olayın ardından gözaltına alındı ve tutuklandı. Ancak hukuk çevrelerinde hâkim olan görüş, zanlının “kasten yaralama” suçlaması kapsamında en fazla birkaç ay içinde tahliye edileceği yönünde. Çünkü mevcut yasalar, böylesine kamu vicdanını sarsan eylemleri bile hafif suç kategorisinde değerlendiriyor.
MEVCUT CEZA KANUNU GERÇEKLERLE UYUŞMUYOR
Türk Ceza Kanunu’na göre “kasten yaralama” suçu, hayati tehlike oluşturmadıkça veya kalıcı bir hasar bırakmadıkça, hafif cezalara tabi tutuluyor. Bu durumda saldırganlar:
• İyi hal indirimi,
• Haksız tahrik indirimi,
• Yargılamadaki pişmanlık ifadeleri,
gibi gerekçelerle birkaç ayda serbest kalabiliyor.
Oysa mağdurlar için olayın fiziksel değil, psikolojik ve sosyal boyutu çok daha yıkıcı. Çocuklarının önünde şiddete uğrayan bir baba, yalnızca darp edilmiş olmuyor; aile birliği, güven duygusu ve kamusal alanda var olma hakkı da saldırıya uğramış oluyor.
YASAL DÜZENLEME ŞART: “YER VE KOŞULA GÖRE SUÇ AĞIRLAŞMALI”
Artık hukukçular, psikologlar ve toplum bilimciler bir konuda hemfikir:
Basit yaralama, darp gibi suçlar nerede ve nasıl işlendiğine göre yeniden tanımlanmalı.
Yeni önerilen suç tanımları arasında şunlar öne çıkıyor:
• Toplu taşıma araçlarında işlenen şiddet için “kamusal güvenliği tehdit” suçlaması.
• Çocukların gözleri önünde gerçekleşen saldırılar için “çocuğa yönelik psikolojik şiddet”.
• Şiddet nedeniyle yolculuğun kesintiye uğraması durumunda “seyahat özgürlüğünü engelleme”.
• Toplu taşıma hizmetini sekteye uğratmak “halk hizmetinin engellenmesi” kapsamına alınmalı.
Bu düzenlemeler, yalnızca ceza artırımı değil, toplumda caydırıcılık etkisi oluşturacak hukuki refleksler anlamına geliyor.
TOPLU TAŞIMADA GÜVENLİK KRİZİ: “YOLCULUK DEĞİL, RİSK”
İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde toplu ulaşım araçları, milyonlarca insanın günlük yaşamının parçası. Ancak bu araçlar aynı zamanda;
• saldırgan ruh halli bireylerin gövde gösterisi yaptığı,
• kadınların, çocukların, yaşlıların kolay hedef haline geldiği,
• şiddetin görünmez ama hissedilir biçimde her an patlayabileceği alanlara dönüşüyor.
Bu durum da metrobüs olayında olduğu gibi, toplumsal bir güvenlik krizine dönüşüyor.
PSİKOLOGLAR UYARIYOR: ÇOCUKLARIN RUH SAĞLIĞI TEHDİT ALTINDA
Olayın tanıkları arasında olan iki küçük çocuk, saldırıya doğrudan maruz kalmasalar da aile bireylerinin şiddete uğramasına şahit olmaları, çocuk gelişimi açısından ciddi etkiler doğurabilir. Uzman psikologlara göre bu tür durumlar;
• güvensizlik,
• uyku bozuklukları,
• toplumdan uzaklaşma gibi sonuçlar doğurabiliyor.
Devletin ve yerel yönetimlerin bu gibi olaylardan sonra ailelere psikolojik destek sağlaması gerektiği de ifade ediliyor.
VATANDAŞLARIN TALEBİ ORTAK: “BU KADAR BASİT OLMAMALI!”
Olayın ardından sosyal medya ve kamuoyundan yükselen ortak ses şu oldu:
“Bir insan kafasına esti diye bir başkasına saldırabiliyor, sonra 2 ay içinde dışarı çıkıyor. Bu nasıl adalet?”
Artan şiddet vakaları, yalnızca bireyleri değil, kamusal huzur ortamını tehdit ediyor. Vatandaşlar, artık bu olaylara karşı net, caydırıcı ve koruyucu yasalar talep ediyor.
SONUÇ: ŞİDDETİN NORMALLEŞMESİNE HUKUK “DUR” DEMELİ
Toplu taşımada, okul yolunda, trafikte, hastanede… Şiddetin sıradanlaştığı bir toplum, hukukla dizginlenmedikçe daha büyük toplumsal yaralar açmaya devam eder. Kasten yaralama, darp, tehdit gibi suçlar için mekâna ve koşullara göre ağırlaştırıcı sebepler tanımlanmalı, cezalar caydırıcı hale getirilmelidir.
Bu çağrı, sadece mağdurların değil, şiddet görmekten korkan sessiz milyonların sesidir.
Haber-Analiz: GHA – Güncel Haber Ajansı
Hazırlayan: Mihriban Karataş
Kaynaklar: Ceza Hukuku Uzmanları, Barolar Birliği Görüşleri, Psikologlar Derneği, Sosyal Medya Yorumları