Fatih Küpeli
Türkiye siyasetinde kelimeler sadece iletişim aracı değildir; bazen yeni bir dönemi başlatır, bazen de sessizce büyük bir kavgayı tetikler. Son günlerde AKP içinde başlayan “Türk–Türkiyeli” tartışması, bu sessiz kavgaların gürültülü bir örneğine dönüştü.
Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu’nun bir televizyon programında yaptığı “Türkiyeli diye bir kavram yoktur, biz Türk’üz” çıkışı, aslında tarihsel ve akademik bir değerlendirme olarak görülebilirdi. Afyoncu, konuyu örneklerle somutlaştırdı:
“Almanyalı, Fransalı, İngiltereli gibi kavramlar yoktur. Alman ‘Almanım’, Fransız ‘Fransızım’ diyorsa biz de ‘Ben Türk’üm’ demeliyiz.”
Bu sözler, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri süregelen klasik milliyetçi-muhafazakâr duruşu yansıtıyor. Ancak işin siyasete bakan yönü, tartışmayı bambaşka bir boyuta taşıdı.
Metiner’den Sert Tepki: “Süreci Sabote Etmek”
Eski AKP milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Mehmet Metiner, bu sözlere adeta ateş püskürdü. Metiner’e göre Afyoncu’nun yaklaşımı, iktidarın “Terörsüz Türkiye” adını verdiği yeni siyasi süreci baltalıyordu.
“Cumhur İttifakı saflarında yer alan hiç kimsenin Erdoğan–Bahçeli liderliğinin çizdiği çerçevenin dışına çıkmaya hakkı yok” diyen Metiner, Afyoncu’yu “sürece tuzak kurmakla” suçladı.
Metiner’in buradaki hassasiyeti, kimlik tanımının sadece akademik bir mesele değil, aynı zamanda Kürt seçmenle yeniden bağ kurma politikasının da merkezinde yer alması. “Türkiyelilik” kavramı, bu stratejinin daha kapsayıcı bir dil oluşturma girişimi olarak görülüyor. Afyoncu’nun net “Türk” vurgusu ise bu kapsayıcılığı daraltabilecek bir söylem olarak algılanıyor.
Kimlik Tartışması mı, Strateji Savaşı mı?
Kamuoyuna yansıyan ifadeler, yüzeyde bir kelime kavgası gibi görünse de aslında arka planda iki farklı siyaset anlayışı çarpışıyor:
1. Net Milliyetçilik Çizgisi
• Tek bir kimlik tanımı, güçlü bir aidiyet vurgusu, tarihî süreklilik.
• Afyoncu’nun yaklaşımı bu kategoride.
2. Kapsayıcı Kimlik Çizgisi
• Etnik ve kültürel farklılıkları aynı çatı altında toplama çabası.
• AKP’nin özellikle Doğu ve Güneydoğu’da yeniden oy kazanmak için ihtiyaç duyduğu dil bu.
İşte bu yüzden mesele, “Türk müyüz, Türkiyeli mi?” sorusundan çok daha derin. Bu, AKP’nin gelecekte hangi seçmen grubuna öncelik vereceğini, hangi siyasi dili öne çıkaracağını belirleyecek bir yön seçimi.
AKP İçinde ‘Köşelerde Savaş’
Bu tartışma sadece iki kişinin fikir ayrılığı değil; iktidar cephesinde medyada ve parti tabanında büyüyen bir kamplaşmanın işareti. Bir yanda ideolojik saflığı korumak isteyenler, diğer yanda seçim kazanma stratejisi gereği dili esnetmek isteyenler.
Erdoğan sonrası döneme dair güç dengeleri şekillenirken, bu tip tartışmaların daha sık gündeme gelmesi muhtemel. Çünkü kimlik tanımı, Türkiye’nin siyasi rotasında belirleyici olacak başlıklardan biri.
Sonuç: Kelime Kavgası Değil, Gelecek Kurgusu
Siyaset, kelimelerle oynanan uzun bir satrançtır. Bir kelimeyi değiştirirsiniz, bir bölgeyi kazanırsınız; başka bir kelimeyi kullanırsınız, başka bir kitleyi kaybedersiniz. AKP içindeki bu tartışma, sadece “Türk” ya da “Türkiyeli” kelimelerinden ibaret değil; Türkiye’nin gelecekteki toplumsal sözleşmesinin hangi temeller üzerine kurulacağına dair ilk büyük raund.