Erhan Arslan – GHA Ekonomi Servisi Müdürü
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Mayıs 2025 itibarıyla yıllık Tüketici Fiyat Endeksi’ni (TÜFE) %35,4 olarak açıkladı. Ancak aynı dönemde İstanbul Ticaret Odası (İTO), İstanbul için ölçtüğü yıllık enflasyonu %46,6 olarak raporladı. Büyükşehir belediyelerinin ve çeşitli kamu kurumlarının yıllık gelir artışı ise ortalama %48 civarında seyretti.
Şimdi şu soruyu sormadan geçmek mümkün mü?
Reel olarak gelir arttı mı, yoksa enflasyonun altında mı kaldık?
TÜİK’e Göre Reel Artış Var
TÜİK’in %35,4’lük verisine göre değerlendirildiğinde, büyükşehirlerin gelir artışı bu oranın yaklaşık 13 puan üzerinde. Teknik olarak bu, reel gelir artışı anlamına gelir.
Ancak burada kritik soru şu:
Rakamlar hayatla ne kadar örtüşüyor?
Çünkü hissedilen enflasyonun, resmî enflasyonla aynı çizgide ilerlemediği, neredeyse her kesim tarafından dile getiriliyor.
İTO Verisi: Gerçeğe Daha Yakın Bir Gösterge mi?
İTO’nun %46,6 olarak açıkladığı İstanbul TÜFE’si, Türkiye’nin ekonomik kalbi sayılan bir metropolde doğrudan piyasa temelli gözlem verilerine dayanıyor. Bu oran, ulaştırmadan gıdaya, kiralardan enerjiye kadar birçok başlıkta yaşanan gerçek fiyat artışlarını daha somut şekilde yansıtıyor.
Bu noktada iki farklı tablo oluşuyor:
• TÜİK’e göre: %48’lik gelir artışı reel kazanç demek.
• İTO’ya göre: Aynı gelir artışı ancak enflasyonu karşılar düzeyde.
Bu durum, hangi enflasyonun baz alınacağına göre ekonomik yorumun tamamen değişebileceğini ortaya koyuyor.
Enflasyonun Rakamı mı, Etkisi mi?
Pek çok bağımsız ekonomist, özellikle son yıllarda TÜİK’in enflasyon verilerine yönelik artan eleştirileri dikkate alarak, İTO verilerinin “gerçek piyasa koşullarını daha doğru yansıttığını” savunuyor. Bu, sadece teknik bir tartışma değil; aynı zamanda ekonomik güvenin ve kamusal inancın dayandığı temel zeminlerden biri.
Gerçek şu ki;
Vatandaş TÜİK’in sepetini değil, çarşı-pazarın fişini hissediyor.
Yorum mu, Gerçek mi?
Ekonomik göstergeler yalnızca teknik tablolar değildir. Aynı zamanda bir toplumun güven duygusunun, geleceğe dair beklentisinin ve siyasi atmosferin aynasıdır. TÜİK ile İTO arasındaki bu veri farkları, sadece sayısal değil, aynı zamanda psikolojik bir boşluğa işaret ediyor.
O hâlde şunu sormakta haklıyız:
İTO’nun TÜFE’si “enflasyonu daha iyi ölçüyor” desek, haksız mı oluruz?
Belki de asıl mesele, kamuoyunun yaşadığı hayatla devletin ölçtüğü hayat arasında açılan makastadır.
Ve bu makas büyüdükçe, rakamlar değil, güven kaybı büyür.
Erhan Arslan
GHA Ekonomi Servisi Müdürü
Herkese farkındalığı yüksek, umut dolu ve dengeli bir ekonomi gündemi dileğiyle…
Güzel hafta tatilleri