Halkın Sesi yazdı
Son beş yılda Mersin hanesine yazılan en büyük ödenek ne sosyal kalkınmaya, ne tarıma, ne liman altyapısına ne de işsiz gençlere umut olacak projelere ayrıldı…
Tüm bütçe, Akkuyu Nükleer Santrali’nden çıkacak elektriği ülkenin dört bir yanına taşıyacak yüksek gerilim hatlarına aktarıldı.
Elbette enerji önemli. Elbette Türkiye büyümek istiyor.
Ama bir kentin kaderi, yalnızca üzerinden geçen kablolarla mı yazılır?
Mersin, enerji koridoru olmanın bedelini; ihmal edilerek, görmezden gelinerek ve sessizce katlanarak ödedi.
Bir Hayaldi Oysa: Ana Konteyner Limanı
Eğer bu devasa bütçe, Mersin’in yıllardır beklediği Ana Konteyner Limanı projesine ayrılsaydı…
Bugün Mersin yalnızca Türkiye’nin değil, tüm Akdeniz’in lojistik kalbi, tedarik üssü olabilirdi.
Mersin Limanı’ndan çıkan her konteyner, Avrupa’ya, Orta Doğu’ya, Afrika’ya uzanırdı.
Liman etrafında sanayi bölgeleri, teknoloji vadileri, yüksek istihdam alanları oluşur, gençler işsiz değil üretici olurdu.
Ve belki de, artık “göç alan değil, göç veren” bir şehir olmaktan çıkardı bu güzel kent.
Kişi Başı Gelirde Türkiye Ortalamasının Altında
Bugün Mersin, kişi başı gelirde Türkiye ortalamasının altında.
Oysa potansiyeli, verimli toprağı, girişimci halkı ve stratejik konumuyla en müreffeh şehirler arasında yer almalıydı.
Sadece o çılgın liman projesi hayata geçseydi, Mersin’in geliri en az iki katına çıkardı.
Ve evet, orta gelir tuzağından çıkıp, “yüksek katma değerli” bir kent haline gelebilirdi.
Ama olmadı…
Sahipsiz Mersin ve Lobi Güçleri
Mersin yıllardır “sahipsiz” kelimesiyle anılıyor.
Bu şehir, devletiyle barışık ama devletinden yeterince destek görmemiş bir liman kenti.
Ve maalesef, Mersin’in sesi, Mersin Uluslararası Limanı (MİP) işletmesinin güçlü lobisinin karşısında hep cılız kaldı.
Ana Konteyner Limanı’nın önünü açacak hamleler hep ertelendi, dosyalar raflara kaldırıldı.
Çünkü bazıları, var olan sistemden fazlasıyla memnundu.
Mersin büyürse, düzen bozulacaktı.
Mersin güçlenirse, bazıların tekeli bitecekti.
Üzgünüm Leyla…
Bu yazı bir teknik rapor değil, bir iktisat analizi hiç değil…
Bu yazı, Mersin sevdasıyla yanan herkes adına yazıldı.
Ve belki en çok da, “Bu şehir bir gün hak ettiğini alacak mı?” diye soran genç bir kızın,
Leyla’nın…
Gözleri umutla parlayan, denize bakarken hayal kuran, Mersin için daha fazlasını isteyen her Leyla için…
Üzgünüm Leyla…
Çünkü Mersin, kendi kaderini tayin edebilecek kadar güçlü ama sahip çıkılmadığı sürece hep geriden gelen bir şehir olacak.
Ama umut bitmedi.
Bir gün biri çıkacak ve “bu şehir için” değil, “bu şehirle birlikte” çalışacak.
Ve belki işte o zaman Mersin, hak ettiği yerden seslenecek:
“Ben buradayım… Akdeniz’in değil, ülkenin kalbiyim.”
Halkın Sesi yazdı.