Barışa Bir Şans Daha mı, Yoksa Bir Tuzak mı?
Fatih Küpeli / GHA Köşe Yazısı
Türkiye’nin 40 yılı aşkın süredir kanayan yarası olan terör meselesinde tarihi bir viraja daha girdik. PKK, resmi açıklamayla silahlı mücadeleye son verdiğini ve örgütsel yapısını feshettiğini ilan etti.
Bir yandan umut, bir yandan tedirginlik…
Ve elbette çok büyük bir soru işareti:
Bu defa süreç güvenilir mi?
Tarih Tekerrür Mü Ediyor?
Hatırlayalım; 2013 Nevruz’unda Abdullah Öcalan Diyarbakır’dan “Artık silahlar sussun, siyaset konuşsun” mesajı vermişti. Milyonlar umutlanmıştı.
Sonra ne oldu?
Suruç patlaması, Ceylanpınar’da polislerin infazı, hendekler, şehir savaşları…
Ve sonunda: Çöken bir çözüm süreci, yarım kalan bir barış hayali ve yeniden kanlı yıllar.
Şimdi 2025’te, farklı bir atmosferde benzer cümleler kuruyoruz:
“Silahlar sussun…”
“Demokratik çözüm…”
“Yeni Anayasa…”
Ancak bu kez, hem devlet hem toplum daha temkinli. Çünkü herkes biliyor ki barış, yalnızca sözle değil, samimiyetle, şeffaflıkla ve garanti mekanizmalarıyla inşa edilir.
Bahçeli’nin Şartlı Evet’i
Dikkat çekici bir değişim de MHP Lideri Devlet Bahçeli’de.
2013-2015 döneminde “ihanet süreci” diyerek en sert muhalefeti yapan Bahçeli, bugün “Silahlar sussun ama Türk milleti susmasın” diyerek şartlı bir destek veriyor.
Peki neden?
Belki de devlet aklı, yaşadığı tecrübelerle artık şunu biliyor:
Kürt meselesi, sonsuza dek silahla yönetilemez.
Ne tankla, ne tüfekle, ne hendekle çözüm olmaz.
Ama şunu da biliyoruz:
Bu defa süreç, devletin elinde ve kendi kurallarıyla yürütülmek isteniyor.
Neden Şimdi?
Soru önemli: Neden tam da şimdi?
• Suriye’de ve Irak’ta değişen dengeler,
• ABD’nin bölgeden çekilme planları,
• PKK/YPG’nin geleceğine dair belirsizlik,
• Toplumdaki savaş yorgunluğu,
• Yeni anayasa hazırlıkları…
Tüm bunlar, barış arayışını hem siyasi hem de jeopolitik bir zaruret haline getiriyor.
Öcalan’ın son mektubunda “Demokratik anayasa, eşit yurttaşlık” vurgusu yapması boşuna değil.
Bu süreç, sadece silahların susması değil; Türkiye’nin siyasi yapısında yeni bir dönemin kapısını aralayabilir.
Bu Defa Ne Yapılmalı?
Peki bu defa hata yapılmaması için ne gerekli?
• Yasal Dayanak: TBMM’den güçlü ve açık bir barış yasası çıkmalı.
• İzleme Heyeti: Tarafsız ulusal ve uluslararası gözlemciler süreci denetlemeli.
• Şeffaflık: Kamuoyu her adımda bilgilendirilmeli.
• Toplumsal Katılım: Bu iş sadece İmralı’yla ya da bir-iki liderle yürütülemez. Halk ikna edilmeli.
• Siyasi Dürüstlük: Kimse süreci seçim malzemesi yapmamalı.
Aksi halde, tarih bir kez daha bizi hayal kırıklığına uğratabilir.
Umut mu, Tuzak mı?
Sonsuz bir barış arzusu hepimizin içinde var.
Ama bir yanımız da tedirgin:
Acaba birileri bu süreci yine şahsi hesaplar için kullanır mı?
Acaba silahı susturanlar, siyaseti bir başka cepheye mi dönüştürür?
Şunu unutmayalım:
Barış sadece karşılıklı iyi niyetle değil, akılla, sabırla ve güvenle inşa edilir.
Eğer bu süreci doğru yönetirsek;
Türkiye’nin 40 yıldır taşıdığı ağır yük hafifler.
Ama hata yapılırsa, gelecek nesiller de bu acının bedelini öder.
Son söz:
Barış umut ister, tuzakları görmek için akıl ister.
Umarım bu kez aklımız, umudumuzdan güçlü olur.
Fatih Küpeli / GHA