SEVR’den Günümüze: Bu Kaçıncı Yanlışlık?
Mehmet Açık / GHA
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Venezuela’da muhalefeti destekleyen ülkeleri mavi renkte gösteren bir harita paylaştı. Ancak bu haritada Türkiye bölünmüş olarak gösterildi. Gelen tepkilerin ardından “yanlışlık” olduğu açıklaması yapıldı. Oysa bu, ne ilkti ne de son olacak gibi görünüyor.
Daha önce de yaşandı…
Doksanlı yıllarda ülkemize giren Encyclopedia Britannica’nın Türkiye haritası değiştirilmişti. Vatanseverler itiraz ederek durumu İngiltere’ye taşıdı. Tepkiler karşısında İngilizler özür dileyip hatayı düzelttiler.
28 Eylül 2006’da İtalya’da yapılan bir NATO toplantısında da benzer bir skandal yaşandı. ABD’li bir albayın Türkiye’yi bölünmüş gösteren haritası Türk subayların sert tepkisine yol açtı. Subaylar salonu terk etti, Ankara devreye girdi. ABD tarafı özür diledi. Ancak yaşananlar “yanlışlık” olarak açıklanmaya çalışıldı. Tıpkı Muavenet Muhribi’nin vurulmasında olduğu gibi.
NATO üyesi ülkelerde dağıtılan ajandalar, ABD Deniz Kuvvetleri’nin kuruluş yıldönümünde paylaşılan Türk karşıtı tablolar, Norveç’te Atatürk’ün hedef tahtasına konulması gibi olaylar hep “yanlışlık” maskesi altında geçiştirildi.
Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye
BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) doğrultusunda 22 ülkenin haritalarının değişeceği açıklamaları yapıldı. Irak ve Suriye’nin fiilen bölünmesi, terör örgütlerine gönderilen silahlar bu planın adım adım hayata geçirildiğini gösterdi.
İsrail’de sokaklara asılan haritalarda Türkiye’nin doğusunun Ermenistan, güneydoğusunun Kürdistan olarak gösterilmesi, Google Maps’te uzun süre “Kürdistan” ifadesinin kullanılması da tesadüf değildi.
Türkiye’nin BOP’ta aldığı rol ise dönemin yetkilileri tarafından defalarca dile getirildi. Birçok açıklamada Türkiye’nin BOP ve Geniş Ortadoğu Projesi içinde “eşbaşkan” olduğu vurgulandı.
Lozan ve Sevr Mücadelesi
Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi olarak tanımlanırken, Sevr dayatmaları arka planda hep diri tutuldu. Lozan’ı delmeye yönelik adımlar, AB müzakereleri sürecinde de kendini gösterdi. Gümrük Birliği anlaşması, Uluslararası Tahkim yasası, İkiz Yasalar ve Vakıflar Yasası bunlardan bazıları.
Türklüğe hakareti önleyen 301. maddenin zayıflatılması, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması baskısı ve azınlık kavramının genişletilmek istenmesi de Lozan ruhuna aykırı girişimler olarak kayıtlara geçti.
Kürt kökenli vatandaşlarımızı “azınlık” olarak tanımlama çabaları ve TBMM çatısı altında Kürt Sorunu toplantıları düzenlenmesi girişimleri de Lozan Antlaşması’na meydan okumaların başka boyutlarıydı.
Avrupa Birliği ve Kemalizm
Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi Atatürk ilke ve devrimlerinden arındırma isteği de açıkça belgelenmişti. AB raporlarında Kemalizm, Türkiye’nin AB üyeliği önündeki en büyük engel olarak tanımlandı.
Hollandalı siyasetçi Ostlander’in hazırladığı raporda ve İngiliz vekil Andrew Duff’ın açıklamalarında, Atatürk’ün devrimlerinden duyulan rahatsızlık açıkça ifade edildi.
Tüm bu gelişmeler, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bağımsızlık benim karakterimdir” sözünün önemini ve güncelliğini bir kez daha ortaya koyuyor.
Not:
Bu yazı hazırlanırken birçok araştırmacı ve akademisyenin çalışmalarından faydalanarak