Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, yüksek yargı üyeleri, milletvekilleri ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un katılımıyla düzenlenen Adli Yıl açılış programında, özellikle tutuklu belediye başkanlarına yönelik uygulamaları gündeme taşıdı ve hukuka aykırı işlemleri tek tek sıraladı.
Sağkan, konuşmasında şunları vurguladı:
“Bazı il ve ilçelerin seçilmiş belediye başkanları hakkında yürütülen soruşturmalardaki hukuka aykırı uygulamalar ve kayyum uygulamaları, sadece ilgililerin temel hak ve özgürlüklerini ihlal etmekle kalmamakta, aynı zamanda sahip oldukları halk iradesi temsili nedeniyle anayasal demokrasiye de ağır zarar vermektedir.”
Hukuk devleti vurgusu
Erinç Sağkan, hukuk devletinde hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığını hatırlattı ve yurttaşların adalete olan güveninin zedelenmesinin ciddi sonuçlar doğurduğunu ifade etti. “Bu uygulamalar, anayasal sınırların belirsizleşmesine ve keyfi uygulamaların önünün açılmasına neden olmaktadır” dedi.
Başkan, adil yargılanma hakkının sadece şüpheli veya sanık için değil, toplumun adalet duygusu açısından da temel bir hak olduğunu belirtti. “Anayasanın 36. Maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesiyle güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, toplumun adalet duygusuna karşı da yerine getirilmesi gereken bir yükümlülüktür” ifadelerini kullandı.
Demokrasinin temeli tehlikede
Sağkan, konuşmasında kayyum uygulamalarına dikkat çekerek, halkın seçme ve seçilme hakkının ihlal edilmesinin yalnızca bireysel haklara değil, demokratik sistemin bütününe zarar verdiğini vurguladı. “Keyfi uygulamalar, sadece bireyleri değil, anayasal demokrasi ve toplumun genel hukuk bilincini de zedelemektedir” dedi.
Açılış programına katılan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve diğer yetkililer, konuşma sırasında dikkatle not alırken, Erinç Sağkan’ın sözleri, yargı sisteminde şeffaflık ve adaletin korunması gerekliliğine dair güçlü bir mesaj olarak değerlendirildi.
Barolar Birliği Başkanı, hukuk reformları ve yargı bağımsızlığı konusunda kamuoyunu bilinçlendirme çağrısını da yineleyerek, “Hukukun üstünlüğü sağlanmadan, demokratik haklar ve özgürlükler güvence altında olamaz” dedi.
Bu sözler, özellikle seçilmiş belediye başkanları üzerinde uygulanan soruşturmaların hukuka uygunluğu tartışmalarına ışık tutarken, Türkiye’de yargı ve demokrasi ilişkisine dair kritik uyarıları da beraberinde getirdi.