GHA Köşe Yazarı: Burcu Çatalbaş
Türkiye Cumhuriyeti, tarihî bir dönemeçten geçiyor. Olağanüstü günler yaşıyor ve hızla bölünme tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Halk, her yeni güne ağırlaşan ekonomik şartlar, artan işsizlik, yoksulluk, adaletsizlik ve çaresizlikle uyanıyor. Devlet ise, özellikle siyasetçilerin yeterince üzerinde durmadığı meseleler nedeniyle gerçek bir “bekâ sorunu” ile yüzleşiyor.
Ekonomik krizlerin yanında yaşanan depremler, seller, yangınlar ve sınırlarımızdan gelen mülteci akını, toplumun sabrını test ediyor. Afgan ve Suriyeli mültecilerin kontrolsüz bir şekilde ülkeye girişleri, halkta derin bir endişe ve güvensizlik yaratıyor. Bu tablo, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir alarm niteliğindedir.
Siyasilerin Tarihî Sorumluluğu
Sayın Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Mithat Sancar, Erkan Baş, Rıfat Serdaroğlu, Muharrem İnce, Gültekin Uysal, Nurullah Ankut, Öztürk Yılmaz, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Ümit Özdağ…
Türk Milleti sizden, partilerinizin ideolojilerini bir kenara bırakıp güçlü bir Türkiye Cephesi oluşturmanızı bekliyor. Halkın tek talebi güvendir. Kararsız seçmenlerin artışı, bu güven beklentisinin somut göstergesidir.
Unutulmamalıdır ki, Türkiye yalnızca mevcut iktidarın veya muhalefetin meselesi değildir; bu, tüm milletin ortak sorumluluğudur. Eğer bu birlik sağlanmazsa, hem siyasetçiler hem de tüm Türkiye ciddi zarar görecektir.
Eğitim ve Toplumsal Dönüşümün Sonuçları
On yıllar boyunca, dinî telkinler eşliğinde çocukların beyni şekillendirildi. Kuran kursları adı altında verilen eğitimler, laiklik ve Cumhuriyet karşıtı mesajlar içeriyordu. Bu çocuklar büyüyüp seçmen, yöneticiler ve kamu görevlileri oldu.
Sonuç? Kadınların ve erkeklerin kamu hayatındaki rolleri ideolojik yönelimlerle şekillendi. Erkek hastaya bakmayan kadın doktorlar, erkek eli sıkmayan kadın idareciler; kadınlara saygı göstermeyen erkek yöneticiler. Bu tablo, uzun yıllar süren ihmallerin ve toplumsal gözardı etmenin net bir sonucudur.
Bugün gençlerimiz, özgürlüklerini ve haklarını talep ederken, geçmişte yaşanan bu yönlendirmelerle şekillenmiş bir ortamda mücadele etmek zorunda kalıyor.
Türkiye’nin Bekası ve Acil Eylem Çağrısı
Türkiye’nin güvenliği, ekonomisi ve toplumsal huzuru artık tek başına siyasetçilerin inisiyatifine bağlı değildir; halkın da aktif katılımına ihtiyaç vardır.
• Siyasetçiler, partisel çıkarları bir kenara bırakıp ortak bir cephe kurmalıdır.
• Toplum, birlik ve dayanışmayı güçlendirerek güvenliğini sağlamalıdır.
• Devlet mekanizmaları, adalet ve güvenliği etkin şekilde uygulamalıdır.
Artık bekleme zamanı değil; eylem ve sorumluluk zamanıdır.
Zamanın Önemi: Ayağa Kalkma Vakti
Türkiye, kanlı Ortadoğu savaşlarına girmek üzere olmasa da, içten gelen tehditlerle yüzleşiyor. Artık karar alma iradesi yalnızca siyasetçilere değil, tüm topluma düşüyor.
“Yalnızlık” ve “güvensizlik” içinde beklemek, geleceği kaybetmek anlamına gelir. Bu yüzden ayağa kalkmalı, sorumluluk almalı ve birlikte hareket etmeliyiz.
Bu, belki de son şanstır; köprüden önceki son çıkıştır.
Son Söz
Türkiye’nin birliği ve Cumhuriyet’in bekası, her vatandaşın ve siyasetçinin ortak sorumluluğudur. Gelecek nesillerin özgür, laik ve demokratik bir ülkede yaşaması, bugün alacağımız kararlara bağlıdır.
Artık sızlanmak ve beklemek yetmez; çalışmak, bir araya gelmek ve mücadele etmek zamanı gelmiştir.
Bu Türkiye hepimizin. Bu vatan hepimizin. Gelin birlikte ayağa kalkalım ve geleceği güvence altına alalım.




