Evlenmek Değil, Eğlenmek: Kadınların Çıtası Yüksek
Yazan: Buse Yılmaz
Bir dönemin hayaliydi: Beyaz atlı prens, pembe panjurlu ev, sabah kahvaltıları, akşam sofraları, çocuk sesleri… Kadınlar bu rüyaya koşullandı, toplum bu masala inandı. Ama şimdi uyandık. Kadınlar artık bu rüyayı değil, gerçek hayatı yaşamak istiyor.
Ve evlilik, kadınlar için artık bir “mecburiyet” değil; düşünülüp tartılan bir tercih.
İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de ve hatta taşrada bile çok sık duyuyorum:
“Kadınlar artık evlenmek istemiyor.”
Bu cümleyi kimi serzenişle söylüyor, kimi eleştirerek.
Oysa kimse sormuyor: Kadın neden evlenmek istemiyor?
Çünkü artık kadınlar “hayat arkadaşı” ararken, erkeklerin çoğu hizmet personeli bekliyor.
Bugünün kadını okul okumuş, çalışmış, kendi parasını kazanmış, ayakta durmayı öğrenmiş. Gece sokakta yürümeyi, sabah kahvesini yalnız içmeyi, yurtdışı planlarını tek başına yapmayı deneyimlemiş.
Şimdi bu kadına biri gelip sadece “Evlenelim” diyor.
Ama ortada ne ortak vizyon var, ne duygusal emek, ne güven, ne de eşitlik…
Bu ilişkiyi neden istesin?
Bir soyadı için mi?
Kadınların çıtası yükseldi.
Çünkü artık kadınlar bir erkeğe “tamam” demek için onunla ruh ve zihin yolculuğuna çıkmak istiyor.
Sadece ekonomik güvence değil, duygusal zekâ, saygı, sadakat, vizyon istiyor.
Ve evet, eğlenmek istiyor.
Ama sadece gezmek değil bu.
Kendini yaşamak, kendini tanımak, hayatı tatmak, kendine yetmek.
Çünkü kadınlar artık “koca arayışında” değil.
Hayatla ortaklık kuracak insan arıyorlar.
Bu nedenle bir kafede tek başına kahkaha atan kadını küçümsemeyin.
O kahkahanın içinde, sizde olmayan cesaret, denge ve özgürlük var.
Ve hâlâ birçok erkek bu değişimi sindiremiyor.
Hâlâ “Kadın dediğin şöyle olur”, “Biraz alttan almalı”, “Bu yaşa geldi evde kaldı” gibi cümlelerle, eski kodları bugüne taşımaya çalışıyorlar.
Kusura bakmayın beyler, artık sınavı siz veriyorsunuz.
Kadınlar tercih edilmeyi değil, seçmeyi öğreniyor.
Toplumsal yapı da dönüşüyor. Evlilik oranları düşüyor, yaş ilerliyor, çocuk sahibi olma süreci erteleniyor. Bunlar “aile yapısı bozuldu” diye okunmasın. Bu, daha bilinçli, daha dengeli bir birliktelik isteğinin işareti.
Kadın artık “evin kadını” değil.
Kadın artık “hayatın ortağı.”
Ve bu ortaklık, sadece yemek yapmakla, çocuk bakmakla, erkeğin egosunu okşamakla kurulamaz.
Ortaklık, eşit zihinler, eşit haklar, eşit hayatlar gerektirir.
Eğlenmek artık kötü bir kelime değil.
Kadınlar gezmekten, gülmekten, müzikten, spordan, yalnız kalabilmekten keyif alıyor.
Çünkü eğlenmek, kadının kendini tanımasıdır.
Evlenmeden önce kendine yetebilmesi, ne istediğini bilmesidir.
Bu da sadece bir tercih değil, bir güçtür.
Ve evet:
Kadınlar artık evlenmek için değil, kendileri için yaşıyor.
Bu bir tehlike değil, bir uyanıştır.
Toplum bu dönüşüme kulak vermezse, çatışmalar artar.
Ama dinlerse…
Kadınlar kendilerine layık hayat arkadaşlarını bulacak.
Ve o zaman evlilikler de boşanmalar da azalacak.
Çünkü o zaman evlilik, bir sığınak değil, iki güçlü ruhun ortak kararı olacak.
Bugünün kadını ne hayal satıyor ne hayal alıyor.
Ayakları yere basıyor.
Gözü gökte değil, kalbi dengede.
Ve unutmayın, kadınlar artık evlenmeye değil;
kendilerini gerçekleştirmeye geliyor.
Buse Yılmaz
GHA – Köşe Yazısı
Haziran 2025 – İstanbul