GÜNDEMİN İÇİNDEN / MEHMET AÇIK
İran’dan Dersler, Türkiye’den Diriliş
1979’daki İslam Devrimi’nden bu yana İsrail ve ABD’yi baş düşman ilan eden İran, bugün bu “ezeli düşmanları” karşısında savunmasız bir görüntü veriyor. Üstelik bu durum, yıllardır bölgenin en kararlı “direniş ekseni” söylemini dile getiren bir rejim için yalnızca askeri değil, ideolojik bir çöküştür. General Kasım Süleymani’nin ardından başlayan çözülme, son İsrail saldırılarıyla rejimin iç yapısını sarstı.
Kendi komuta kademesini peş peşe kaybeden İran, yeni atadığı genelkurmay başkanını dahi iki gün koruyamadı. Bu, yalnızca askeri bir başarısızlık değil; 36 yıldır mutlak otoriteyle ülkeyi yöneten Ali Hamaney rejiminin kriz yönetimi kapasitesinin tükendiğini gösteriyor.
Düşmanın Gölgesinde Hayat Kurmak
İran’ın vekil güçleri birkaç operasyonla etkisiz hale getirildi. En önemlisi ise, onlarca yıldır “bölgesel direniş” adı altında geliştirilen diplomatik ve stratejik ilişkilerin, kriz anında hiçbir anlam ifade etmediğinin ortaya çıkması oldu. Rusya ve Çin’in gösterdiği yüzeysel dayanışma, “müttefiklik” maskesinin arkasında gerçek bir sömürgeci tutum taşıdığını net bir şekilde ortaya koydu.
İran’ın bu noktaya yalnızca ambargolar nedeniyle geldiğini düşünenler büyük bir yanılgı içindedir. Hiçbir devlet seçeneksiz değildir. Milletini korumak isteyen bir rejim için üretmek, kalkınmak ve güvenlik altyapısını güçlendirmek öncelikli meseledir. İran rejimi ise halkını yoksullaştıran, bölge milletlerine düşmanlık besleyen ideolojik bir tutum içinde hareket etti. Bunun bedelini bugün halkı ödüyor.
Türkiye Aynı Tuzağa Düşmedi
Türkiye ise tam tersine, son 23 yılda çok farklı bir yol izledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye, bir dönem İsrail’in açık nüfuz alanı haline gelen devlet yapısını yeniden inşa etti. FETÖ’nün kontrol ettiği kurumsal yapıların temizlenmesi, 15 Temmuz gecesi yaşanan büyük direnişle taçlandı. Türkiye o gece yalnızca bir darbe girişimini değil, aynı zamanda İsrail’in içeriden kuşatmasını da bertaraf etti.
Bugün Türkiye, savunma sanayiiyle, milli teknolojileriyle, dış politikadaki dengeci tutumuyla yalnızca bağımsız bir ülke değil; bölgenin oyun kurucusu konumundadır. Bir zamanlar ordusu için tüfek dahi üretemeyen Türkiye, bugün İHA/SİHA teknolojisinde dünyanın öncü ülkelerinden biridir.
Erdoğan’sız Türkiye’yi Hedefliyorlar
İsrail’in ve küresel güçlerin Erdoğan’a yönelik öfkesinin sebebi, tam da budur. Erdoğan, Türkiye’yi “arka bahçe” olmaktan çıkarıp, tarihsel kökleriyle yeniden buluşturdu. Kadim Türk devlet geleneğini diriltti. Bölgesel müdahalelere karşı yalnızca tepki veren değil, inisiyatif alan bir Türkiye kurdu.
Netanyahu’nun “Osmanlı’nın canlanmasına izin vermeyeceğiz” sözlerinin anlamı işte burada yatıyor. Çünkü artık Türkiye kolay lokma değil. Dirençli, bilinçli ve güçlü bir ülke.
Bu Artık Bir Siyasi Tercih Değil
Bugün geldiğimiz noktada mesele sadece bir liderlik meselesi değil. Türkiye’nin bekası, iç ve dış güvenliği, kalkınma hamlesinin sürmesi için Erdoğan gibi güçlü bir liderliğe ihtiyaç vardır. Bu, siyasi bir tercih değil; Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliği, bağımsızlığı ve bekası için zorunlu bir gerekliliktir.
İsrail karşısında savrulan değil, dik duran bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Erdoğan’sız bir Türkiye senaryosu, bu coğrafyada kimsenin göze alamayacağı kadar ağır sonuçlar doğurur.
Mehmet Açık
Güncel Haber ajansı Gazetesi / Köşe Yazarı