featured
  1. Haberler
  2. Köşe Yazıları
  3. Cehennem Her Kültürde Farklı, Peki Gerçekte Neresi?

Cehennem Her Kültürde Farklı, Peki Gerçekte Neresi?

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Cehennem Neresi?

Derya Morcalı yazdı

Cehennem, yalnızca inançların değil, insanlık tarihinin de en derin korkularından biridir. Her çağda, her kültürde bir “cehennem” tanımı vardır. Kimi için kavrulmak, kimi için donmak, kimi içinse sadece unutulmak…

İnsanlık, varoluşundan bu yana acıyı da umudu da kendi yaşadıklarından yola çıkarak tarif etti. Cehennem, tam da bu yüzden evrensel bir korkunun yerel bir karşılığıdır.

Arap inançlarına göre cehennem; dayanılmaz derecede sıcak, içinden çıkılamayan bir azap yeridir. Orada insanlar sürekli yanar, kaynar sular içer, durmaksızın azap çekerler. Çünkü Arap coğrafyası, çölün ortasında, yakıcı güneşin altında kurulmuş bir medeniyettir. Sıcak, onlar için yaşanabilirliğin sınırıdır. Acının en somut hali orada sıcaktır. Dolayısıyla onların cehennemi, bildikleri en yakıcı ıstıraptan örülmüştür.

Oysa kuzeyin mitolojisi bambaşkadır. Norveç mitolojisinde cehennem – yani Niflheim – soğuk, buzla kaplı, donmuş bir yeraltı dünyasıdır. Orada zaman yavaşlar, beden değil ruh donar. Orada ateş değil, yokluk vardır. Çünkü soğuk, kuzey insanı için sınavdır. Bazen bir mevsim değil, bir düşmandır. Bu yüzden onların cehennemi de soğuktur.

Kültürler cehennemi kendi korkularından yapar.

Kimisi yanmaktan korkar, kimisi donmaktan.

Kimisi terk edilmekten korkar, kimisi yok sayılmaktan.

Ama herkesin cehennemi kendinedir.

Peki ya hakikat? Gerçekte cehennem neresidir?

Sonsuz azabın yaşandığı bir yer mi?

Yoksa insanın iç dünyasında inşa ettiği görünmez bir hapishane mi?

Bu soruya verilmiş en çarpıcı cevaplardan biri Dostoyevski’ye aittir:

“Cehennem, insanın kalbinde sevginin bittiği yerdir.”

Ne sıcak, ne soğuk…

Ne kaynar su, ne donmuş nehir…

Bir kalpte sevgi bitmişse; orası yanar da, donar da… Çünkü orada yaşam yoktur.

Sevgi yoksa; ne konuşmanın, ne dinlemenin, ne affetmenin bir anlamı kalır.

Kalbin karardığı, gözün görmediği, sesin sustuğu yer… işte orası cehennemdir.

Osho ise bu bakışı tamamlar nitelikte bir cümle kurar:

“İyi insanlar cennete gitmez.

İyi insanlar nereye giderse, cennet orası olur.”

Demek ki mesele, nereye gittiğimiz değil, kim olarak gittiğimizdir.

Bir anne, sevgisiyle karanlık bir odayı cennete çevirebilir.

Bir dost, bir omuzla insanın en zor anını huzura dönüştürebilir.

Ve bir yabancı, bir gülümsemeyle günümüzü kurtarabilir.

Ama aynı şekilde, sevgi yoksunu bir kalp de en güzel yeri yaşanmaz kılabilir.

Kalabalık içinde yapayalnız hissettiren insanlar, sevgi eksikliğiyle inşa edilmiş cehennemlerdir.

Bugün yaşadığımız dünyada; savaşlar, açlık, yoksulluk, ayrımcılık, yalnızlık çoğu zaman cehennemin ta kendisi gibi görünür bize. Ama unutmayalım:

Cehennem, dışarıdan önce içeride başlar.

Ve insan, önce içindeki yangını söndürmelidir.

Dostoyevski’nin dediği gibi; sevgiyi yeniden bulduğumuzda, belki de cehennem sona erecek.

Ve Osho’nun işaret ettiği gibi; iyi insanlar, nereye giderse, orayı cennete çevirecek.

Cennet ya da cehennem…

Belki de ikisi de uzakta bir yerde değil.

Belki de sabah aynaya baktığımızda gördüğümüz yüzde, akşam başımızı yasladığımız omuzda, bir çocuğun gözlerinde ya da bir yabancının tebessümünde saklı.

Ve belki de tek gerçek şu:

İnsan, ya cehennemiyle yaşar…

Ya da cennetini inşa eder.

Derya Morcalı

Köşe Yazarı

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Cehennem Her Kültürde Farklı, Peki Gerçekte Neresi?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Giriş Yap

Güncel Haber Ajans ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin