Burcu Çatalbaş yazdı
Robert De Niro bir gün demiş ki:
“Eğer bir şey olmak istiyorsanız, doğru ve güzel insan olun. O kulvarda pek yarış yok.”
Bugün çoğumuz sürekli daha fazlasını isteriz: daha fazla ilişki, daha pahalı araba, daha gösterişli tatil… Sosyal medyanın büyüsüyle hayatlarımızı filtrelenmiş karelerle ölçer olduk. Ama De Niro’nun dediği gibi, daha fazla sevgili sizi daha erkeksi veya güzel yapmaz. Pahalı şeyler sadece ucuz insanları çeker. Ve ne yazık ki, gençlik ve güzellik geçici. Geride kalan tek şey karakterdir.
Kadınlar topuklu ayakkabılar ve kısa eteklerle dikkat çekebilir; erkekler pahalı takım elbiselerle göz doldurabilir. Ama gerçek zarafet tavırlarda, duruşta ve ruhun derinliğinde saklıdır. Karakter, yaşadıklarımız, kararlarımız ve başkalarına yaklaşımımızla şekillenir.
Bugün sosyal medyada bir bakıyorsunuz: arkadaşınız yeni bir telefon almış, ünlü bir tatilde poz veriyor, takipçileri övgüyle yorum yapıyor. Ama arka planda, karakteri ve değerleri sorgulayan bir bakış yok. Gösterişe kapılan gençler, asıl önemli olanın ruh ve karakter olduğunu unutabiliyor.
Çocuklarımıza bunu öğretmek zorundayız: Bir arabanın, pahalı kıyafetin veya gösterişli bir yaşamın başarı göstergesi olmadığını; yürüyerek gitmenin, sade yaşamanın yoksulluk anlamına gelmediğini. Sosyal medyanın filtrelediği hayatların gerçek hayat olmadığını anlamalarını sağlamalıyız.
Önemli olan, geride bıraktığımız izdir. İnsanlara bıraktığımız hatıra, ruhumuzun ve karakterimizin yansımasıdır. Kim olduğumuz, ne yaptığımız, nasıl davrandığımız ve zor zamanlarda nasıl durduğumuz asıl ölçüttür. Pahalı bir araba veya bir tatil fotoğrafı, karakterin yerini alamaz.
Hayat kısa; gençlik ve güzellik geçici. Ama karakter, ömür boyu bizimle kalır. Doğru ve güzel insan olmak, en büyük zaferdir. Bugün bir çocuğa öğreteceğimiz doğru değer, yarın onun toplumun örnek bireyi olmasını sağlar. Bugün gösterişe kapılan bir genç, yarın manevi boşlukla karşılaşabilir. O yüzden durup düşünmek, gerçekten neyin önemli olduğunu fark etmek gerekir.
Gerçek güzellik, ruhun derinliğinde, karakterin duruşunda saklıdır. Ve hatırlayalım: geride kalan tek şey karakterdir; hiçbir para, hiçbir şatafat ve hiçbir sosyal medya filtresi bunu değiştiremez.