“Biri Kürt, biri Alevi” çıkışı tartışma yarattı – Yeni anayasa ve millî kimlik tartışmaları alevlendi
Ankara
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı yardımcılığına biri Kürt, biri Alevi iki ismin atanmasını önermesi, Türkiye siyasetinde kimlik eksenli tartışmaları yeniden alevlendirdi. Bahçeli’nin bu açıklaması sadece siyasal temsil açısından değil, anayasal vatandaşlık ve üniter devlet yapısı bakımından da birçok soru işaretine yol açtı.
Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Türkiye Yüzyılı idealinin karşılığı, milletimizin tüm renklerinin yönetimde temsil edilmesiyle mümkündür. Bu bağlamda, biri Kürt, biri Alevi iki Cumhurbaşkanı yardımcısının atanması millî birlik ve kardeşliği güçlendirecektir” ifadelerini kullandı.
Ancak bu öneri, farklı siyasi çevreler, anayasa hukukçuları ve sivil toplum temsilcileri tarafından çok yönlü eleştirildi.
Anayasa 66. Madde Gündemde: Kimlik Tanımı Değişiyor mu?
Bahçeli’nin açıklaması, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 66. maddesiyle ilgili tartışmaları yeniden gündeme taşıdı. İlgili madde şöyle der:
“Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.”
Uzmanlara göre bu madde, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısının temel taşıdır ve tüm vatandaşları, kökeni ya da mezhebi fark etmeksizin “eşit yurttaş” tanımı altında birleştirmeyi amaçlar.
Bahçeli’nin önerisinin, bu eşitlik ilkesine ters düştüğünü savunan anayasa hukukçusu Prof. Dr. Rıza Akın şunları söyledi:
“Devlet görevlerine etnik ya da mezhebi aidiyetle atama yapmak anayasal vatandaşlık anlayışına aykırıdır. Temsilin bu şekilde tanımlanması, toplumu ayrıştırma riskini doğurur.”
“Yeni Türkiye” Söylemi ile Ne Amaçlanıyor?
Bahçeli’nin önerisi, uzun süredir iktidar ve ortakları tarafından dile getirilen “Yeni Türkiye” söyleminin bir devamı olarak da değerlendiriliyor. Özellikle AK Parti’nin hazırlıklarını sürdürdüğü “yeni anayasa” çalışmaları, toplumun kimlik yapısını dönüştürmeye yönelik bir proje mi sorusunu beraberinde getiriyor.
Siyaset bilimciler, bu söylemlerin Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine aykırı olduğu görüşünde. Siyaset sosyoloğu Dr. Elif Tunç, şöyle diyor:
“Yeni Türkiye söylemi, yalnızca siyasi bir reform değil, kimlik tanımını yeniden inşa etme çabasıdır. Bu da toplumsal barışı değil, kimliksel kutuplaşmayı derinleştirme riski taşır.”
Muhalefetten Tepki: “Türkiye Etnik Temsille Yönetilmez”
Ana muhalefet partisi CHP’den ve diğer bazı partilerden öneriye sert tepki geldi. CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Bahçeli’nin açıklamasına ilişkin yaptığı değerlendirmede şöyle konuştu:
“Türkiye Cumhuriyeti kimliklerin değil, hukuk ve liyakatin temelinde yönetilir. Cumhurbaşkanlığı gibi üst düzey makamlar temsil değil, ehliyet ve tecrübe esasına göre belirlenmelidir.”
İYİ Parti ve Saadet Partisi’nden de benzer eleştiriler geldi. Her iki parti temsilcileri de devletin yönetim mekanizmalarının kimlik kotalarıyla değil, anayasal vatandaşlık ilkesiyle işlemesi gerektiğini vurguladı.
Sivil Toplum ve Kamuoyundan Sert Tepki
Özellikle sosyal medyada büyük yankı uyandıran açıklama, çok sayıda yurttaşın tepkisine neden oldu. Twitter ve Facebook gibi platformlarda, “kimlik siyaseti”, “milletin birliği”, “üniter devlet” ve “anayasa 66” gibi etiketler gündem oldu.
Birçok sivil toplum kuruluşu, kimlik temelli görevlendirme anlayışının Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü zedeleyeceği yönünde ortak açıklamalar yaptı. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci şu açıklamayı yaptı:
“Devlet görevleri, vatandaşlar arasında ayrım gözetmeden, yalnızca liyakat esasına göre verilmelidir. Kimlik kotası anlayışı, anayasanın özüne ve toplumsal barışa aykırıdır.”
Cumhurbaşkanlığı’ndan Henüz Resmî Bir Açıklama Yok
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu öneri hakkında ne düşündüğü ise henüz bilinmiyor. Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak kulislerde, bu önerinin “yeni anayasa çalışmaları kapsamında şekillenecek yönetim modeliyle” bağlantılı olduğu konuşuluyor.
Sonuç: Türkiye Yeni Bir Kimlik Tartışmasına mı Giriyor?
Bahçeli’nin önerisi, bir yandan toplumsal farklılıkları tanıma çağrısı gibi görünse de, diğer yandan devletin temel niteliklerinden biri olan “tek millet” ilkesini tartışmaya açabilecek potansiyele sahip. Türkiye, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına adım atarken; vatandaşlık, kimlik, temsil ve anayasa gibi temel kavramları yeniden tartışma sürecine girmiş görünüyor.
Ancak geçmişin acı tecrübeleri hatırlandığında, toplumu mezhep ve etnik kimlik üzerinden bölmenin doğurabileceği tehlikeler de akıllardan çıkmıyor.