Halkın Sesi
Kadına tecavüz eden bir adam 20 yıl ceza almış. Ne güzel, diyebilirsiniz… Ama ne çare ki af gelmiş, 20 ay bile yatmadan çıkmış. Kadın, adaletin yerini bulmadığını düşünmüş. Yalnızlığını, öfkesini, çaresizliğini içine sığdıramamış. Almış eline tabancayı, sokak ortasında “bam bam bam”…
Yargı sistemi hemen harekete geçmiş. Bu kez hızlı. Kadını tutmuşlar, hâkim karşısına çıkarmışlar. Hâkim sormuş:
– “Kızım, niye öldürdün adamı?”
Kadın demiş: “Bana tecavüz etti.”
– “Ama devlet cezasını vermedi mi?”
“Verdi… Ama yirmi yıl dedi, yirmi ay bile yatmadı.”
– “Devlet affetti kızım, bunda ne var?”
Ve kadın, haykırmış o tarihi cümleyi:
“Bu şerefsiz devlete değil, bana tecavüz etti. Bana danışmadan kim onu affedebilir?!”
İşte burası kırılma noktasıdır. Çünkü bu hikâye, yalnızca bir kadın meselesi değil; bir adalet, bir vicdan, bir sistem meselesidir. Her geçen gün benzer haberlerle sarsılıyoruz:
Kadınlar öldürülüyor…
Çocuklar istismara uğruyor…
Hayvanlar işkenceyle can veriyor…
Ve failler, ya ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor ya da “iyi hal”, “tahrik indirimi”, “af yasası” gibi kılıflarla ödüllendiriliyor.
Bir devletin büyüklüğü, gökdelenleriyle ya da yollarıyla ölçülmez. En korunmasız yurttaşını ne kadar koruyabildiğiyle ölçülür. Adalet terazisi, güçlüden yana ağır basıyorsa, halk elbet bir gün kendi terazisini kurar. Ve o terazi bazen, bir kadının elindeki tabanca olur…
Bugün bir kadını susturursunuz belki. Ama bu adaletsizlikle büyüyen bir çocuğu, yarın susturamazsınız. Çünkü adalet yoksa, umut da yoktur. Güven de yoktur. Toplum yoktur.
Çağrımızdır:
Yasaları yapanlara, uygulayanlara, görmezden gelenlere sesleniyoruz. Vicdanların sesiyle konuşun artık. Cezalar caydırıcı olsun, adalet mağdurun yarasını sarsın, failin sırtını sıvazlamasın. Kadınlar ölmeden, çocuklar susmadan, hayvanlar can vermeden…
Adalet yerini bulsun.