Dr. Nesim PAKIR / DSP PM Üyesi – Akademisyen

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ecevit, tıpkı Atatürk gibi Marksizm’i çok iyi bilir ancak benimsemezdi.
Ecevit’in bu niteliklerinin yanı sıra CHP’ye, DSP’ye ve genel anlamda Türk soluna kattığı anlayış da çok önemlidir.
Demokratik sosyalizm
Bülent Ecevit bir Marksist değildi. Tıpkı Atatürk gibi Marksizm’i çok iyi bilir ancak benimsemezdi. Atatürk’ün CHP’yi Marksizm’den ve ondan türemiş Avrupa solundan esinlenerek kurmadığını biliyordu.
Ecevit, Marksizm’den de Avrupa solundan da gelmeyen CHP’yi Türkiye koşullarında geliştirdiği demokratik sosyalist veya kendi deyişiyle demokratik sol bir partiye dönüştürmek istedi.
Willy Brandt dahil Avrupa sosyal demokratları “sosyal demokrasi” ile “demokratik sosyalizm” veya “demokratik sol” kavramlarını eş anlamlı kullanırlar. Türk solunun önemli isimlerinden İsmail Cem de kitaplarında eş anlamlı kullanmıştır. Ancak Ecevit bu kavramları eş anlamlı kullanmazdı.
Ecevit, sosyal demokrasi kavramını, Avrupa solu tarafından kullanılan, Avrupa’daki sosyalist ve sosyal demokrat partilerinin bemimsediği, Marksist kökenli bir kavram olarak görürdü. Bunun yerine Türkiye koşullarını dikkate alarak doldurduğu “demokratik sol” kavramını kullanmayı tercih etti.
Nitekim, 1972 yılında CHP Genel Başkanı olduktan kısa bir süre sonra “ortanın solu” ve “sosyal demokrasi” kavramları yerine “demokratik sol” kavramını kullanmaya başlamıştır. CHP’nin 1974 yılanda toplanan 22. Kurultayı’nda da “Cumhuriyet Halk Partisi demokratik sol bir partidir” ifadesini CHP Tüzüğü’ne koydurmuştur.
Ecevit, CHP’nin altı okunu yeniden yorumlayarak yeni bir açı vermiş ve CHP’nin son programını yazmıştır.
CHP’yi iç çekişmeler yüzünden istediği gibi demokratik sol bir çizgiye getiremeyen Ecevit, 12 Eylül’de partinin kapatılmasından sonra Hamzakoy askeri tesislerinde tutulduğu günlerde eşi Rahşan Ecevit’le birlikte “Demokratik Sol Parti (DSP)”yi kurmaya karar vermiştir.
Demokratik Sol Parti’nin bazı ideolojik yaklaşımlarının, stratejilerinin ve ilkelerinin temellerini, Bülent Ecevit’in CHP’nin Genel Sekreteri ve Genel Başkanı olduğu dönemlerde bulmak mümkündür. En belirgin örnekleri, “devletçilik” ile “din ve laiklik” konularıdır.
Devletçilik anlayışı
Bülent Ecevit, CHP’nin katı devletçilik anlayışına karşı olmuştur. 1960’lardaki bu anlayışı benimsememiştir.
Hazırladığı, CHP’nin kapatılmadan önceki son programında ekonomik gücün devlet tekelinde olmasına da özel sektör tekelinde olmasına da karşıdır. Bu iki ucun yerine, ekonomik gücün, Pazar ekonomisi içinde ve yaygın biçimde halkın elinde olması gerektiğine inanmıştır. DSP’nin ekonomik anlayışını da bu çizgiye oturtmuştur.
CHP’nin tarihten gelen katı devletçilik anlayışını terk etmiştir. Ecevit, devletçilik yerine, kooperatiflere dayalı halk girişimciliğini benimsemiş ve kökenini Mithat Paşa’da bulmuştur. Bunu da “Mithat Paşa ve Türk Ekonomisinin Tarihsel Süreci” isimli araştırmasında yazmıştır.
Laiklik anlayışı
Bülent Ecevit’in laiklik anlayışı CHP’nin katı laiklik anlayışından farklıdır. Ecevit, laiklik ilkesine Türkiye’nin “Aşil topuğudur, buradan vurulursa yıkılır” diyecek kadar önemser.
Türkiye’de din ve devlet işlerinin sadece yukarıdan başlatılan girişimlerle değil aynı zamanda halkın aydınlatılmasıyla ve katılımının sağlanmasıyla sağlam bir temele oturacağına inanır. İnsanların din duygularının incitilmemesi üzerinde hassasiyetle durur. CHP’ye yöneltilen “dinsizlik” suçlaması karşısında laiklik anlayışını, hem din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması hem de inanç ve düşünce özgürlüğünün korunması anlayışıyla CHP’nin 1976 programına koydurmuştur.
DSP’de geliştirdiği “inançlara saygılı laiklik” kavramının temeli; CHP’nin 1976 programında “CHP’nin devleti dini inançlara karıştırmayacağı, fakat inanç özgürlüğünü de koruyacağını” hükmüdür.
Bülent Ecevit bu iki yaklaşımını, köktendinci olmayan, demokrasiyi ve sosyal adaleti benimsemiş ancak toplumdaki duruşu itibariyle sağ siyasi partilerde ve kesimlerde kalmış insanlara ulaşmanın en sağlıklı yolu olarak da görmüştür.
Ecevit’in temel anlayışlarından biri de ulusal çıkarların korunması anlamında milliyetçiliğin sol anlayışa ters olmadığı görüşüdür. Ecevit “ulusal sol” kavramıyla bu anlayışı ifade etmiş ancak bu kavram daha sonra başka çevrelerce değişik anlamlara çekilmiştir.
Ecevit’in demokratik sol anlayışının Marksizm’den esinlenen Avrupa sosyal demokrasisinden farkı, Türkiye’nin dinde reform hareketi geçirmemiş olması ve sanayileşmeyi kaçırmış olmasına dayanır. Bu nedenle de Türkiye’nin Marksist kaynaklı katı laiklik anlayışı ve sadece işçi sınıfının hakim olduğu bir sol siyasete uygun olmadığı sonucuna varmıştır.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Dr. Nesim PAKIR / DSP PM Üyesi – Akademisyen

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Giriş Yap

Güncel Haber Ajans ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin