Mehmet Açık
Bir şeyi ele geçirmek istiyorsanız, önce onun neye ihtiyacı olduğunu anlamalısınız. Bir kuşa uçmayı unutturabilir, onu üstü açık bir kafeste mahkûm edebilirsiniz. İhtiyaçlarına cevap verdiğiniz sürece kuş, uçma yeteneğini feda eder. Böylece, kaybedilenden zerre habersiz veya kasten, onun doğasından çaldıklarınızı yok edersiniz. Kibir ve bencillik uğruna.
Bu, sadece kuşlar için geçerli bir metafor değil; insanlık için de. Hepimiz, farkında olmadan sistemin içinde kuş gibi mahkûm edilmiş durumdayız. Üstüne çok bilmiş bir tavırla ders veririz: “Kendine yapılmasını istemediğin bir davranışı başkasına yapma.” Ama biz de aynı zincirlerin içindeyiz. İhtiyaçlarımızın cevabına mahkûm edilmiş, düşünmeyi güdülmeye bırakmış bir biçimde özgürlüğümüzü kaybettik.
Hayatlarımız, mezradan en büyük kentlere kadar, adeta kafesler içinde şekilleniyor. Nasihat, fırça, kural ve cezalarla kuşatılmışız; parayla, statüyle ve korkuyla dize getirilmişiz. Hangi özgürlükten söz edebiliriz ki? Vicdanımız prangalı hâlde, bize öğretilmiş sınırlar içinde “özgür” olduğumuza inandırılmışız. Kibir ve bencilliğin putlarına tapıyoruz, ahkâm ve avazın korku rüzgârına boyun eğiyoruz.
Ve işin daha acı tarafı: Uçmayı ruhumuzdan silmişiz. İnsan olduğumuza inanmış gibi yaparken, insanlığımızı çıkarlarımız uğruna terk etmişiz. Kendimize, başkalarına ve doğaya karşı olan sorumluluğumuzu bir kenara bırakmışız. Kendini özgür sanan bir kuş, aslında kafesin sınırlarını kabullenmiş bir esirdir. Biz de öyleyiz.
Cennet, cehennem… Var öyle mi? Ama siz zaten cehennemi seçtiniz. Cehennemlik ucubeler uğruna kendinize yazık ettiniz. İnsanlığın temel değerlerini, empatiyi, merhameti ve özgürlüğü feda ettiniz. Şimdi fark etmeden, o cehennemin içinde yaşamayı sürdürüyorsunuz.
Peki çözüm ne mi? Öncelikle farkındalık. Zincirlerinizi, kafeslerinizi, sizi sınırlayan kalıpları görmelisiniz. İhtiyaçlarınızı sorgulamalı, bağımsız düşünmeyi yeniden öğrenmelisiniz. Sadece başkalarının belirlediği yolları takip etmeyi bırakmak yetmez; kendi rotanızı çizmek gerekir. Özgürlük, bir başkasının size verdiği değil, sizin kendi ellerinizle yeniden kazandığınız bir şeydir.
Hayat, bu gerçeği anlamakla başlar. Kendinizi tanımaz, zincirlerinizi fark etmezseniz, özgürlüğünüzden haberiniz bile olmayacak. Ama fark ettiğiniz an, kafesin kapısı aralanır. Uçmak için gereken cesaret, zaten içinizde saklıdır. Sadece onu hatırlamanız yeter.