İnsan Öğrenmeyi Bıraktığı Gün Yaşlanır
Hayat, sürekli bir değişim ve gelişim sürecidir. Ancak birçok insan belirli bir yaşa geldiğinde, kendini yeni şeyler öğrenmeye kapatır ve artık ilerleyemeyeceğine inanır.
Bu düşünce, kişiyi yalnızca fiziksel olarak değil, zihinsel ve ruhsal olarak da yaşlandırır. Oysa öğrenmek, insanı canlı ve dinç tutan en önemli unsurlardan biridir.
Bunun güzel bir örneği, eski lise öğretmeniyle karşılaşan bir genç adamın hikâyesinde saklıdır. Üniversiteye gitmediği için pişmanlık duyan bu genç, artık yirmi beş yaşında olduğunu ve bir aile sorumluluğu taşıdığını söyler. Eğitime devam etmesi hâlinde dört yılının gideceğini ve yirmi dokuz yaşında mezun olacağını düşünerek hayıflanır.
Öğretmeni ise basit ama güçlü bir soru sorar:
“Peki, üniversiteye gitmezsen dört yıl sonra kaç yaşında olacaksın?”
Bu soru, genci düşündürür. Çünkü zaman, nasıl değerlendirildiğine bakmaksızın akıp gitmeye devam edecektir. Önemli olan, geçen yılların sonunda elde edilen kazanımlardır. Eğer kendimizi geliştirmek için çaba göstermezsek, sadece yaş alırız; ancak öğrenmeye devam edersek, hayatın her döneminde genç ve dinamik kalabiliriz.
Öğrenmek Hayata Bağlı Kalmanın Anahtarıdır
Öğrenme, yalnızca okul sıralarında gerçekleşen bir süreç değildir. Asıl mesele, insanın her yaşta bilgiye ve yeniliğe açık olabilmesidir. Yeni bir beceri edinmek, farklı bir alana yönelmek, bir enstrüman çalmayı öğrenmek veya yeni bir dil keşfetmek, insanı zihinsel olarak genç ve enerjik tutar.
Hayatta başarılı olmuş birçok insanın hikâyesine bakıldığında, öğrenmeye olan tutkularının hiç bitmediği görülür. Örneğin, ünlü sanatçı Leonardo da Vinci, hayatı boyunca merak etmeye ve keşfetmeye devam etti. Albert Einstein, sürekli olarak yeni şeyler öğrenmenin ve denemenin önemini vurguladı.
Dahası, birçok insanın kariyerinde veya hayatında büyük değişimleri ileri yaşlarda yaptığına dair sayısız örnek vardır:
• Harland Sanders, yani hepimizin bildiği KFC’nin kurucusu, altmış beş yaşından sonra büyük bir girişimci oldu.
• Nelson Mandela, yetmiş yaşına geldiğinde hâlâ mücadele edip öğrenmeye devam ediyordu.
• Toni Morrison, edebiyat dünyasına ilk romanını kırk yaşından sonra kazandırdı ve Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü.
Bu isimler, öğrenmenin ve gelişmenin belirli bir yaşla sınırlı olmadığını gösteriyor.
Zihni Genç Tutmak İçin Ne Yapmalıyız?
Öğrenmeye devam etmek, yalnızca akademik başarılarla sınırlı değildir. Gündelik hayatta da zihnimizi canlı tutacak alışkanlıklar edinebiliriz. İşte bunun için birkaç öneri:
• Kitap Okuyun: Farklı konularda kitaplar okumak, hem bilgi dağarcığınızı genişletir hem de düşünme becerinizi geliştirir.
• Yeni Bir Dil Öğrenin: Yeni bir dil öğrenmek, beyninizi aktif tutar ve farklı kültürlere açılmanızı sağlar.
• Tartışmalara Katılın: Farklı bakış açılarını dinlemek, eleştirel düşünme yeteneğinizi geliştirir.
• Sanatsal veya Teknik Bir Uğraş Edinin: Resim yapmak, müzik çalmak, yazı yazmak veya kodlama öğrenmek gibi yeni beceriler edinmek, zihninizi canlı tutar.
• Seyahat Edin ve Yeni Kültürler Tanıyın: Farklı coğrafyalarda farklı yaşam biçimlerini deneyimlemek, öğrenmenin en keyifli yollarından biridir.
• Sosyal Bağlantılar Kurun: Yeni insanlarla tanışmak, yeni fikirler öğrenmenizi ve bakış açınızı genişletmenizi sağlar.
Özetle:
Öğrenmeyi bırakan kişi, hangi yaşta olursa olsun, aslında yaşlanmaya başlamıştır. Çünkü insanın zihni, merakını ve keşfetme isteğini kaybettiğinde durağanlaşır. Oysa sürekli öğrenmeye devam eden biri, kaç yaşında olursa olsun genç ve dinamik kalır.
Unutmayalım ki zaman her hâlükârda geçecek. Mühim olan, bu süre zarfında kendimize ne kattığımızdır. Bugün bir adım atarsak, dört yıl sonra yalnızca yaşlanmış değil, aynı zamanda gelişmiş ve ilerlemiş olacağız.
“Öğrenmeyi bırakan kişi yirmisinde de olsa, sekseninde de olsa yaşlıdır. Yaşamdaki en muhteşem şey, zihni genç tutmaktır.”
Nihal Taş
