Emniyet Genel Müdürlüğü, Antalya İl Emniyet Müdürü İlker Arslan’ın görevden alındığını duyurdu. Basit bir idari tasarruf gibi görünen bu karar, aslında sıradan değil. Çünkü aynı film sahnesini çok değil, birkaç hafta önce Mersin’de izlemiştik.
Mersin’de bir depoya yapılan baskında 10 milyon adet kaçak makaron ele geçirildiğinde, bu sadece kaçakçılık dosyası gibi görünmüştü. Ancak işin rengi, makaronların sahibinin dönemin Mersin Emniyet Müdürü Mehmet Aslan’ın kardeşi olduğu iddiasıyla değişti. Peşi sıra Mehmet Aslan görevden alındı.
Ardından Antalya’da benzer bir tablo karşımıza çıktı. İl Emniyet Müdürü İlker Arslan’ın görevden alınmasıyla birlikte kamuoyunun aklına aynı soru geldi: Neler oluyor?
Bu görevden almalar, bireysel hataların bir sonucu mu? Yoksa daha kapsamlı, derin bir temizliğin başlangıcı mı? Türkiye bu soruya cevap arıyor. Çünkü mesele birkaç ismin kişisel kusuru değil, devletin en kritik kurumlarından biri olan emniyet teşkilatının itibarıdır.
Toplumun beklentisi nettir: Hukuk, makam ve rütbe tanımadan işletilmeli. Eğer emniyetin en üst kademelerinde bile şaibeler dolaşıyorsa, sıradan vatandaşın adalete güveni nasıl korunacak?
Bugün kamuoyunda sık sık dile getirilen bir ifade var: “Temiz eller operasyonu.” Evet, belki Türkiye’nin gerçekten de buna ihtiyacı var. Çünkü geçmişte Susurluk’tan 17-25 Aralık’a, oradan günümüze kadar uzanan süreçte gördük ki; devletin içindeki karanlık noktalar temizlenmezse, yarın çok daha büyük krizlerle karşılaşmak kaçınılmaz olur.
Bir başka dikkat çekici nokta ise bu gelişmelerin zamanlaması. Ekonomik krizin, siyasi tartışmaların ve toplumun ağır gündemlerinin ortasında emniyet teşkilatında böylesine sarsıcı adımların atılması, “devlet kendi içinde yeni bir döneme mi hazırlanıyor?” sorusunu da akla getiriyor.
Unutmayalım, güvenlik kurumları devletin omurgasıdır. O omurgada bir kırılma olursa, sadece bir kurumun itibarı değil, bütün devletin meşruiyeti tartışmaya açılır.
Şimdi soruyu daha yüksek sesle sormak gerekiyor: Emniyetin içinde gerçekten bir temizlik mi yapılıyor, yoksa kamuoyunun tepkisini yatıştırmaya dönük bir vitrin operasyonu mu izliyoruz?
Cevap ne olursa olsun, toplumun gözü kulağı bu dosyalarda olacak. Çünkü mesele kişilerin değil, devletin meselesidir.