Mehmet Açık
Bir sabah daha ölüm haberiyle uyandık. Bir park köşesinde genç bir can, sessizce aramızdan ayrıldı. Daha söyleyecek sözü, yaşayacak onca anısı, umut dolu bir geleceği olması gereken bir genç, karanlığa teslim oldu. Ve biz… biz yine sustuk.
Alıştık mı? Yoksa unuttuk mu bir toplum olmayı, birbirini duymayı, görmeyi?
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, intihar oranları son yıllarda her geçen gün artıyor. 2024 yılı verileri, 15–24 yaş arasındaki gençlerde intiharın ciddi bir halk sağlığı sorunu hâline geldiğini ortaya koyuyor. Üstelik bu kayıpların ardında çoğu zaman ekonomik sıkıntılar, sosyal izolasyon, aile içi iletişim sorunları ve ruh sağlığı problemleri yatıyor.
Her geçen gün çoğalan intihar haberleri, artan kayıplar, bastırılan sesler… Umudu değil, korkuyu büyütüyoruz bu topraklarda. Gençler, yaşamak için değil, kaçmak için yollar arıyor. İnsanlar birbirine selam verirken bile ürküyor. Oysa bu memleket bir zamanlar dayanışmanın, neşenin, umudun coğrafyasıydı. Ne oldu da her sokak karanlıkla sarıldı?
Biz nasıl bir millet olduk? Ne zaman bu kadar yalnızlaştık? Birbirimizi yargılamaktan anlamaya fırsat bulamaz hâle geldik. Ailede, okulda, sokakta; sevgiyi, anlayışı, sabrı kaybettik. Oysa sağlıklı bireyler, sağlıklı bir toplumda yeşerir. Umut, toprağını ister. Şefkatle sulanan kalplerde filizlenir yaşam sevinci.
Uzmanlar, ruh sağlığının erken yaşta desteklenmesinin ve psikolojik danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılmasının hayati önem taşıdığını söylüyor. Ancak biz hâlâ bir çocuğun, bir gencin, bir insanın ruh sağlığına yatırım yapmak yerine; toplumsal sorunları görmezden gelmeye devam ediyoruz.
Bu ülke bizim. Bu gençlik bizim geleceğimiz. Yitirilen her can, sadece bir bireyin değil, hepimizin kaybıdır. Her ölüm, sustuğumuz her sessizlik, toplumsal vicdanımızda açılan bir yaradır. Bu sessizlikle daha nereye kadar devam edeceğiz?
Artık susmak değil, sormak, sorgulamak ve değiştirmek zamanıdır. Çünkü bir gencin hayatı, bir toplumun vicdanıdır. Aileler, eğitimciler, siyasiler, medya… Hepimize görev düşüyor. Bir gencin yanında olduğumuzu göstermek, onu anlamaya çalışmak, sessiz çığlıklarına kulak vermek zorundayız.
Uyan Türkiye. Henüz geç değil.
Gençlerimiz için; geleceğimiz için; memleketimiz için…