featured

Nuri Demirağ ve Nuri Killigil: Türkiye’nin Kayıp Kahramanları ve Potansiyel Kaybı

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İKİ NURİ – İKİ SÜPER KAHRAMAN 

Bir yıl önce yazdığım bu önemli yazıyı tekrar paylaşıyorum.

Özellikle gençlerimizin okumasını istiyorum.

2 Nuri bu ülkeyi kalkındırmak için çığır açmıştı. Biri Nuri DEMİRAĞ, diğeri Nuri Paşa( KİLLİGİL

Biri uçak üretip 1945′lerden itibaren ihraç etmeye başlamıştı.

Diğeri gelişmiş silahlar ve askeri teçhizatlar üretip birçok ülkeye ihraç etmeye başlamıştı. 

Nuri Demirağ’ın uçakları, ABD’nin müdahalesi ve bizim o dönemin Batı bağımlısı yönetici ve bürokratları yüzünden devletimizce satın alınmadı. İflas ettirilmesi sağlandı.

Uçak fabrikamız kapatıldı. 

Nuri(Paşa) Killigil’in gelişmiş silah fabrikası ise, tam da birçok Ortadoğu ülkesine ihracata başladığı sırada, yeni kurulan İsrail devletinin çatıştığı Müslüman komşularına silah satıldığı bir sırada,büyük bir sabotaj ile havaya uçuruldu. (2 Mart 1949)

Bunu yapanın, yaptıranın İsrail istihbaratı olduğunu herkes düşündü. Ama siyasetçilerimiz bunun üzerine gitmedi, gidemedi, üstelik te birkaç gün sonra yeni kurulan İsrail devletini tanıyıverdi.

Nuri Killigil’in cesedinden parçalar günler sonra bulunabildi.

Dönemin İstanbul müftüsü, cesedin tek parça olarak bulunmamasından dolayı cenaze namazının kılınamayacağına hükmetti.

Yani o dönemin din kurumu, ülkenin, milletin en faydalı, en çok hizmeti olmuş, kurtuluş savaşının, milli mücadelenin öncü isimlerinden, kendi zekâ ve çabasıyla gelişmiş bir silah fabrikası oluşturan Nuri Killigil Paşa’nın cenazesini kılmadı, kıldırmadı.

Oysa cennet diye bir makam varsa, baş köşede Nuri Killigil layıktı. Ama cennetlik insanın cenazesini kılmayacağız dediler. 

Daha sonra ailesi, buldukları ceset parçalarını bir araya getirerek, diyaneti dinlemeden cenaze namazını kıldı.

Bu iki Nuri’ye sahip çıkabilseydik, Türkiye bugün en çok uçak satan, silah ihraç eden en gelişmiş ülkelerden biri olacaktı. 

O Nuri Paşa ki, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesini imzalayıp, ordunun silahlarını işgalcilere teslim etmeyi kabul eden Osmanlı yönetiminin ve Padişah Vahdettin’in emirlerini dinlemeyip, kafkaslarda milli mücadeleye girişmişti.

Azerbaycan’da milli ordu kurup İngilizlere karşı gelmişti. Yapılan çatışmalarda İngilizlere esir düşmüş, hapse atılmış, sevenlerinin yardımıyla hapishaneden kaçıp, tekrar Azerbaycan’da Kafkas İslam ordusu kurup İngilizlere karşı savaşmıştı.

-Vahdettin’i dinlemeyeceğim, İslamın bayrağını ve silahını İngiliz kafirine teslim etmeyeceğim, milli mücadele yapacağım- demişti.

O günlerde Atatürkle sürekli irtibat halinde olmuş, sonra Atatürk’ün yanına gelmişti.

Silah üretimi konusunda süper yeteneği vardı. 1919’larda bunu ispat etmişti.

O günden sonra Atatürk’ün desteğiyle çalıştı. Çok istediği silah ve askeri teçhizat üretimine başladı.1949’lara yaklaşırken ürettiği silahlar ve askeri teçhizatlar birçok Ortadoğu ülkesine satılmaya başlanmıştı.

Ama bir sabotajla tümüyle yerle bir oldu. Pek çok yetişmiş elemanı ve kendisi kazada hayatını feci şekilde kaybetti.

Ve devlet ve din kurumu ve siyaset bu kadar önemli bir olayın üstüne gitmedi. Unutturuldu.

Din ve siyaset kurumumuzun anlaşmalarla ABD’ye bağlanmaya başlandığı dönemdi bu yıllar.

Atatürk’ün tam bağımsız milli kalkınma siyasetinden uzaklaşılmaya başlandığ yıllardı. Din kurumunun da ABD’ye ve Suudi kontrolüne terk edilmeye başlandığı yıllardı bu dönem.

Batının kontrolüne girmeyi gelişmişlik sayan, yine yabancıların tavsiyesiyle dini de devlet kontrolünden çıkaran dönemdi. 

Dinin kontrolü düşmana bırakılınca, ülke yararına ne bir din ne de yararlı bir dayanışma kalmayacağını düşünemeyenlerin kararıydı bu. 

Yani sözün kısası Atatürk’ün her yöndeki anlayış, fikir ve uygulamalarından vazgeçilmeye başlandığı günlerdi.

1950’den sonra bu kapıdan – siyasi İslam- girmeye başladı.

Dinin en ilkel ve en zararlı hali olan Suudi vehhabi din anlayışı girdi.

Rabıta girdi. 

Bir daha hiçbiri çıkmadı.

Ülkemde ABD tam iktidar oldu.

Suudi-vahabi dinsizlik, ABD ve İsrail kontrolünde, insanlarımızın inancını teslim aldı.

Tüm milli ve dini örgütlerimiz, cemaat, vakıf ve sivil toplum örgütleri ABD ve İsrail istihbaratlarının kontrolüne girdi. 

Onun için ülkemde gerçek anlamda bir daha milliyetçilik görülmedi.

Milliyetçi siyaset yaptığını söyleyenler ülkeye tek bir çivi çakmadı. Bir tek fabrika kurmadılar. Sadece slogan atarak 60 yıl geçirdiler.

ABD’ye hizmet etmeyi milliyetçilik sandılar.

Gerçek milliyetçiler de, Nuri Killigil’den Aselsan mühendislerine kadar, düşürülen Isparta uçağındaki bilim insanlarından pekçok aydınımıza kadar hepsi süikastlerle öldürüldüler. 

Halen çektiklerimiz bundandır.

Türk Milletini tekrar kalkındırıp tam bağımsız hale getirebilmek için Atatürk’ün evlatlarından

2 Nuri yeter.

Yeter ki Atatürk’ün yolundan gidin.

Millî kimliğinizi ve tarihinizi unutmayın. 

Mehmet Açık

1
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Nuri Demirağ ve Nuri Killigil: Türkiye’nin Kayıp Kahramanları ve Potansiyel Kaybı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Giriş Yap

Güncel Haber Ajans ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin